Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şişeden ruhsâr-ı al olmuş sana
Nezaket, kuyumcuların altını tel halinde incelttiği araçtan (haddeden) geçerek senin boyunu posunu oluşturmuş. Şarap, şişeden süzülerek yanağındaki kırmızılığı, allığı oluşturmuş.
Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana
Gülün kokusu damıtılmış nâzın ucu (mendil gibi) işlenmiş: biri huyunu biri mendilini oluşturmuş. (Gülün kokusu, huyunu, nazlanmakta elinden düşürmediğin mendili oluşturmuş).
Sihr ü efsûn ile dolmuştur derûnun ey kalem
Zülfü Hârutun demek mümkin ki nâl olmuş sana
Ey kalem, senin için büyü ile dolmuştur. Demek ki büyücü Harut'un saçı senin kamışın olmuş (Sen öyle büyülü şeyler yazıyorsun ki ey kalem, büyücü Harut'un saçı senin kamışını oluşturmuş veya kamışın büyücü Harut'un saçından oluşmuş).
Şöyle gird olmuş fireng-istan birikmiş bir yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
Bütün ecnebi (Firenk) ülkelerinin güzelleri toplanmış birikmiş bir yerde sonra da kaşının kenarındaki beni oluşturmuş (Senin kaşının kenarındaki ben bütün Avrupa ülkelerinin güzel kızlarına denktir).
Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
EL-amân ey dil ne müşkilter suâl olmuş sana
O puta tapan (inançsız) sana Şarap içer misin? diye sormuş. Aman yarabbi, ne zor, çözülmesi ne güç bir soru sormuş sana. (Tezat sanatı var. Bir yandan sevgili şarap sunuyor, diğer yandan ise Müslüman ve şarap yasak).
Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül noldun ne hâl olmuş sana
Sen hangi kadehten sarhoş olmuşsun, acaba kime hayransın? Ey gönül, ona sen bağlandın, ne oldun, bu halin nedir? (Bunu sen istemedin mi?)
Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
LaLlin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
Dudakların "SİN" harfinin dişlerinden dolayı yaralanır (Senin dudakların o kadar naziktir ki,bûse ((öpücük)) sözcüğündeki sin harfinin dişi andırır başlangıcından dolayı yaralanır). Bu yüzden, ateş gibi, yakut gibi kırmızı olan o dudaklarını öpmek imkansızdır.
Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
Ey Nedim! Senin anlattığın gibi böyle güzel bir kadın bu şehirde yok. (Bu güzelliklere sahip olan varlık bir kadın, bir insan olamaz). Olsa olsa sana bir perinin yüzü görünmüştür. Bu kadar güzellik bir gerçekte değil, ancak bir hayalde (hayalet/peri anlamında) sana görünmüş ve sen de var sanmışsındır.
NEDİM
Mey süzülmüş şişeden ruhsâr-ı al olmuş sana
Nezaket, kuyumcuların altını tel halinde incelttiği araçtan (haddeden) geçerek senin boyunu posunu oluşturmuş. Şarap, şişeden süzülerek yanağındaki kırmızılığı, allığı oluşturmuş.
Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana
Gülün kokusu damıtılmış nâzın ucu (mendil gibi) işlenmiş: biri huyunu biri mendilini oluşturmuş. (Gülün kokusu, huyunu, nazlanmakta elinden düşürmediğin mendili oluşturmuş).
Sihr ü efsûn ile dolmuştur derûnun ey kalem
Zülfü Hârutun demek mümkin ki nâl olmuş sana
Ey kalem, senin için büyü ile dolmuştur. Demek ki büyücü Harut'un saçı senin kamışın olmuş (Sen öyle büyülü şeyler yazıyorsun ki ey kalem, büyücü Harut'un saçı senin kamışını oluşturmuş veya kamışın büyücü Harut'un saçından oluşmuş).
Şöyle gird olmuş fireng-istan birikmiş bir yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
Bütün ecnebi (Firenk) ülkelerinin güzelleri toplanmış birikmiş bir yerde sonra da kaşının kenarındaki beni oluşturmuş (Senin kaşının kenarındaki ben bütün Avrupa ülkelerinin güzel kızlarına denktir).
Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
EL-amân ey dil ne müşkilter suâl olmuş sana
O puta tapan (inançsız) sana Şarap içer misin? diye sormuş. Aman yarabbi, ne zor, çözülmesi ne güç bir soru sormuş sana. (Tezat sanatı var. Bir yandan sevgili şarap sunuyor, diğer yandan ise Müslüman ve şarap yasak).
Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül noldun ne hâl olmuş sana
Sen hangi kadehten sarhoş olmuşsun, acaba kime hayransın? Ey gönül, ona sen bağlandın, ne oldun, bu halin nedir? (Bunu sen istemedin mi?)
Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
LaLlin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
Dudakların "SİN" harfinin dişlerinden dolayı yaralanır (Senin dudakların o kadar naziktir ki,bûse ((öpücük)) sözcüğündeki sin harfinin dişi andırır başlangıcından dolayı yaralanır). Bu yüzden, ateş gibi, yakut gibi kırmızı olan o dudaklarını öpmek imkansızdır.
Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
Ey Nedim! Senin anlattığın gibi böyle güzel bir kadın bu şehirde yok. (Bu güzelliklere sahip olan varlık bir kadın, bir insan olamaz). Olsa olsa sana bir perinin yüzü görünmüştür. Bu kadar güzellik bir gerçekte değil, ancak bir hayalde (hayalet/peri anlamında) sana görünmüş ve sen de var sanmışsındır.
NEDİM
zehni - 15. Apr, 13:31
Trackback URL:
https://yilmaz.twoday.net/stories/16565321/modTrackback