Kenofobi
Bilinir ki gölgeyi gölge kılan, cisme vuran ışıktır. Işık alan her cismin gölgesi vardır ve gölgeler dünyası bir bakıma ışığın karanlıkla dansıdır. Belki de bu coğrafyada olup bitenler ışık ile karanlık arasındaki bir gölgeler dansıdır. Işık bir imkândır, hakikatleri bulma, yalanları görebilme imkânı... Karanlık bir imkânsızlık... Körlük... Böyle bir toplum olduk yani. Bir o yana bir bu yana salınıp duruyor gölgeler. Sadece birer gölge olarak var olabilenler. Işık! Gökten nur olarak inmiyor. Titrek bir ampul yetiyor. Kim ki bir ampul yakıyor, "ışık" saçmış sayılıyor; umut vaat ediyor, başa geçiriliyor ve hemen onun dibinde kararıp gölgesi oluyor çoğunluk. Belki de "fotofo-bi" sahibi, yani ışıktan korkan, ışıksızlık özlemi çeken gölgeler diyarındayız... İşte bu duygu, gölge olmak istemeyenlerin de içini karartıyor, gölgelerin gölgesinde kalıyorlar, kalıyoruz. Gölge edenlerin ve dahası "gölgelerin gölgesinde" kopkoyu bir azınlıktayız. Ve "Onlar", yani gölge edenler, elbette gölgelerinin kendilerine ait ve kendileri sayesinde olduğunu sanıyorlar. Oysa bu coğrafyada gölge edebilmenin kuralları da bir tuhaftır: Gölgeler kendilerini gölge edenleri ve kendilerine gölge edenleri bizzat seçiyorlar, gölge edilmekten başka ihsan istemiyorlar.
yazinin tamami
http://www.birgun.net/bolum-73-yazar-67.html
yazinin tamami
http://www.birgun.net/bolum-73-yazar-67.html
zehni - 28. Jan, 19:34
Trackback URL:
https://yilmaz.twoday.net/stories/4656227/modTrackback