pen36 header icon36

"Kimlik bitte!"

Malum, son bir haftadır “kitlelerin” ayranı kabardı, dört bir yanda linç girişimleri gırla gidiyor. Ama her daim böyle değildirler. “Kitleler Psikolojisi” kitabının yazarı Gustave le Bon 110 yıl önce şöyle diyordu: “Kitlelerin meyil ve muhabbeti hiçbir zaman iyi hükümdarlara değil, kendilerini şiddetle baskı altında bulunduran müstebitlere karşı olmuştur... Zayıf bir hükümete karşı ayaklanmaya her vakit hazır olan kitle, kuvvetli bir hükümet karşısında esir gibi eğilir.” (s. 59)

Bu tespitin doğru olup olmaması önemli değil; önemli olan 12 Eylülcüler'in iyi birer Gustave le Bon talebesi olması. Ve bugün 12 Eylül. Yani 25 yıl önce 12 Eylülcüler, darbe yaptılar, sağı etkinleştirdiler, solu etkisizleştirdiler, toplumu çürüttüler.

Bunun için insanlara ve topluma işkence yaptılar. Artık şunu herkes biliyor: İşkence ile korku ve dehşet toplumu yarattılar.

Bu da yetmedi, ideolojik işkence ile toplumun beynini yıkadılar ve bu şekilde sağı daha da etkinleştirdiler, solu daha da etkisizleştirdiler: “Kimlik Bitte” toplumu yarattılar.

19 yıl önce Cumhuriyet gazetesinin 18 Aralı k 1986 tarihli nüshasında, bir “haber” yer almıştı. “Kimlik Bitte” başlığıyla, birinci sayfada fotoğraflarla verilen bu haberde, Nazi üniformalı bazı kişilerin İstanbul’un göbeğinde, sokakta yürüyen vatandaşlara kimlik sorduğu, üst baş araması yaptığı ve kimsenin sesini çıkarmadığı; duvara dayanıp aranırken, “Siz kimsiniz? Ne hakla kimlik soruyorsunuz?” diye itiraz etmediği anlatılıyordu.

İstanbul’da sahnelenmekte olan “İçinden Tramvay Geçen Şarkı” oyununun bilet kontrolünü de “Kimlik Bitte” (Kimlik lütfen) şaka sorusuyla yapan ve Nazi üniforması giyen tiyatro oyuncuları, sokaktaki insanların kendilerinden korkup kimlik göstermesi üzerine, “Bu kadarını beklemiyorduk” demişlerdi. Haberde şu sorulara cevap aranıyordu:

“Peki bu insanlar kimdi? Neden karşılarında kendilerine Almanca kimlik soran yabancı üniformalı şahıslara itirazsız kimlik gösteriyorlardı? Acaba bunu oyunun etkisiyle mi yapıyorlardı, yoksa başka nedenler de var mıydı?

Acaba oyun tiyatronun dışına İstiklal Caddesi'ne taşınsa, insanlar ne tepki verecekti? Kimliklerini yine itirazsız gösterecekler miydi?

Acaba bu oyuncular Sirkeci Garı’na girip bir düdük çalsa ve ‘herkes çöksün’ diye bağırsa insanlar çöker miydi?”

Celal Bilgili, Canan Yüksek, Haluk Zülfikar, Boran Kaya, Tanya Taşçıoğlu ve Arzu Bigat, Alman üniformalarını giyinmiş olarak İstiklal Caddesi'nde “genel arama tarama” ve “normal kontrol” yaptıkları sırada, Cumhuriyet muhabiri Tarık Ersoy da arananların verdikleri tepkileri ve gösterdikleri kimliklerinin dışındaki “kimlik”lerini de saptamaya çalışıyordu.

Örneğin, “kimlik bitte” isteği üzerine kimliğini itirazsız gösteren bir kişi, kendisine “Arkana hiç bakmadan koş” dendikten hemen sonra koşmaya başladığından, röportaj yapmak isteyen gazeteci tarafından güç bela yakalanabilmişti.

Yolda çevirdiği iri yarı beş erkek, yarı cüsselerindeki Canan Yüksek’in “Yüzünüzü duvara dönün ve ellerinizi havaya kaldırın” komutuna hiç itiraz etmemişlerdi.

Hepsinin rengi atmış, duvara dönmüş, içlerinden birisinin ellerini duvara dayayarak tereddüdünü yenmesi üzerine diğerleri de onu takip etmişti.

Belli ki kafalarında “Kim bu kadın?” sorusu, “Ne olur ne olmaz biz dediğini yapalım” açıklamasıyla çatışma halindeydi.

Elleri duvarda bir kaç saniye bekledikten sonra Canan Yüksek kimliklerini istemiş ve hepsi eksiksiz göstermişti.

Cumhuriyet muhabirinin “Neden kimliğinizi gösterdiniz?” sorusuna verdikleri yanıt basit ve hazindi:

“İstediler gösterdik...”

12 Eylül bir toplumu işte böyle kimliksizleştirdi.

Kimliksizleşen toplumun bireyleri, sürü oldular ve sürü kimliklerine, ilkel kimliklerine rücu ettiler; milliyetlerine, mezheplerine, hemşehriliklerine..

Bize de kala kala Nazım’ın şiirini okumak kaldı:

“Koyun gibisin kardeşim, / gocuklu celep kaldırınca sopasını / sürüye katılıverirsin hemen/ ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye. / .../ Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer / ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak / kabahat senin, /—demeye de dilim varmıyor ama / kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

Türkler'in ve Kürtler'in, milliyetçilerin, kimlik kavgası verdiğine hala inanalım mı dersiniz? “Bitte!”

12.9.2005
Melih Pekdemir

Trackback URL:
https://yilmaz.twoday.net/stories/982892/modTrackback

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

September 2005
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 
 
 1 
 2 
 3 
 4 
 5 
 7 
 8 
 9 
10
11
12
13
14
15
17
18
20
21
22
23
24
25
26
27
29
30
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7160 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog