pen36 header icon36

Tuesday, 28. June 2005

Laz'lar ve Laz'ca (I)

(Kazım Koyuncu'nun anısına)

Lazlar kendilerini Lazi olarak adlandırırlar. Kendilerine Türkçe Laz, Gürcüce Cíon denilir.

Genel Sayılar
Genel nüfus sayımı: 1945'de 46 bin 987 kişi
Lazca konuşanlar: 1965 26 bin 007 kişi
Anadili Lazca olanlar: 59 bin 101 kişi
İkinci dili Lazca olanlar: 1975'de
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaklaşık: 90 bin
Batı Karadeniz Bölgesi'nde: 25 bin
1983'de 250 bin Lazca konuşan vardır.

Dil
Lazca (Lazuri nena), Karvelia ya da Güney Kafkasya dillerinin Zan ya da Kolkian kolunda Mingreli ile birlikte sınıflandırılır; bu yüzden Gürcü dili ve Svancayla akrabadır. Lazca ve Mingreli dili birbirine oldukça benzer. Arhavi ve Batı'da oturanlar ile Hopa ve Gürcistan'dakiler farklı lehçe gruplarını kullanırlar. Bu dil, yaygın bir şekilde yazılı hale gelmiştir, fakat Fahri Lazogluî (1984) Türkçe fonetik alfabeye ve Dumeil'in transkripsiyon sistemine dayanarak bir alfabe yaratmıştır. Bunun yerine Gürcistan'da yazım dili olarak Gürcü dili kullanılır. Yazılı kayıtların bulunmamasına karşın, yerel bir Laz şiiri geleneği vardır. Hemen hemen tüm Lazlar iki dil bilirler; Türkçe'nin Trabzon lehçesinin yaygınlık kazanması Lazca'yı tehdit edici bir hal almıştır. Lazca'ya Türkçe'den girmiş bir sürü sözcük vardır, deniz ve tarımla ilgili az da olsa Rumca sözcüklere rastlanmaktadır.

Lazlar'da Yerleşim ve Nüfus
Lazlar, Güney Batı Kafkasya'nın otokton halklarından biridir. Bu bölgenin coğrafi ve tarihsel bir uzantısı durumunda olan Karadeniz'in Güney-Doğu Bölgesi'nde yerleşiktirler. En eski yerleşim alanları Çoruh Vadisi (Batum) civarıdır. Zaman içinde Batı'ya doğru genişlemişler ve bugünkü Rize'nin Pazar (Atina), Ardeşen (Atírasini), Çamlıhemşin (Vija), Fındıklı (Vitze) ve Artvin iline bağlı Arhavi (Arkabi/Arxave), Hopa (Xopa) ve az sayıda olmak üzere Borçka'ya yerleşmişlerdir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan dolayı çok sayıda Laz, Marmara Bölgesi'nde; İzmit, Sakarya, Adapazarı, Akçakoca, Bolu, Düzce, Yalova, Karamürsel, Sapanca, Balıkesir ve İstanbul gibi şehirlerde yaşamaktadır. Gürcistan sınırları dahilinde Batum yakınlarındaki bazı köylerde (Sarpi gibi) ve Abhazya'ya doğru sahil bölgelerinde beş bin civarında Laz yaşamaktadır. Batum'da yerleşik çok sayıda Laz ise Osmanlı-Rus Savaşı'nda Türkiye'nin Batı bölgelerine göç etmiştir. Türkiye'de '70'lerle birlikte başlayan iç göç hareketlerinden kaynaklı olarak yoğun bir Laz nüfus büyük şehirlere, hatta tüm Anadolu'ya yayılmıştır. Almanya'da da iki bin civarında Laz yaşamaktadır. Laz otokton coğrafyasında yaşayan nüfusun en az iki katı büyük şehirlerde yaşayan Laz nüfus vardır. Bu aynı zamanda göç oranını göstermesi açısından önemli bir veridir. Lazlar ve Lazca'nın Cumhuriyet sonrası durumunu göstermesi bakımından Devlet İstatistik Enstitüsü'nün nüfus sayımlarına ilişkin rakamlarına dayanarak Türkiye'deki anadillerin oransal dağılımında Lazca'nın yerine bakalım:
1927: Lazca'ya yer verilmemiş.
1935: Binde 39
1940: Lazca'ya yer verilmemiş.
1945: Binde 25
1950: Binde 34
1955: Binde 13
1960: Binde 8
1965: Binde 8
Bu kaynağa göre, tüm nüfus içinde anadili Lazca olanların oranı gittikçe azalmaktadır.
1935-1965 arasında geçen 30 yılda anadili Lazca olanların genel nüfusa oranı beş kat azalmıştır. 1990'lar itibari ile Laz nüfusunun bir milyon civarında olabileceği tahmini yürütülmektedir.

Lazlar'ın Kısa Tarihi
Lazlar'ın tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar uzanır. Bu tarihe ait Urartu yazıtlarında ilk kez 'Kolheti' adından bahsedilmektedir. MÖ 3. yüzyılda yaşamış olan Rodoslu Apollonius 'Argo' adlı eserinde Kolheti ve Kolhlar hakkında bilgi vermektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar, Kolheti'nin de içinde bulunduğu bölgenin Eski Taş Devri'nden beri insanların yaşam alanı olduğunu göstermiştir. Kolheti kültür alanının sınırları batıda Psov Nehri, kuzeyde Kafkas Sıra Dağları, doğuda Suram etekleri ve güneyde de Karadeniz'i izleyerek Trabzon'a kadar (Güney Batı Kafkasya) uzanmaktaydı. MÖ 6. yüzyılda kurulan Kolheti Devleti ise Karadeniz kıyısındaki Gagra civarından Çoruh ağzına kadar olan bölgeyi kapsamaktaydı. Kolheti kültürü Megrel-Laz, Abhaz ve Gürcü halklarının süreç içinde yarattıkları ortak bir kültür olarak tanımlanmaktadır. Laz adından Pilinius'un 'Naturalis Historia' (MS 79-23/24) adlı eserinde ilk kez bahsedilmektedir. Kolheti kültür ve yönetiminin bulunduğu bölgede MS 3. yüzyılda Gürcüler'in ve Abhazlar'ın 'Eğrisi', Romalılar'ın ve Bizanslılar'ın 'Lazika', dedikleri krallık ortaya çıktı. Kolheti Krallığı'nın mirasçısı olduğu çeşitli Helen kaynaklarınca belirtilen Lazika Krallığı, dönemin büyük devletleri olan Roma/Bizans ve Pers imparatorluklarının rekabet ve savaş alanına dönüştü. Bu döneme ilişkin ayrıntılı bilgiler 6. yüzyıl Bizans tarihçisi Prokopius'un 'Savaşlar' isimli eserinde anlatılmaktadır. 8. yüzyılda Bizans-Pers savaşlarından dolayı gücünü yitiren Lazika Krallığı tarih sahnesinden silinmiş oldu. 1204'te Latinler'in İstanbul'u işgal etmeleriyle zaafa uğrayan Bizans İmparatorluğu, Lazlar üzerindeki etkinliğini yitirmiş oldu. Yeni egemen Kraliçe Tamara idi ve kurulan Trabzon Krallığı'nın başında Tamara'nın akrabası Prens David Komennon vardı. Bizans devletine 1453 tarihinde Sultan Mehmet tarafından son verilmesiyle, Lazlar için yeni bir tarihsel serüven başlamış oldu. Ardından 1461 senesinde yine Sultan Mehmet, Trabzon Krallığı'nı ortadan kaldırdı. Ancak Lazlar'ın Osmanlı egemenliğine girmeleri 1515 yılına rastlar. Osmanlı idaresi süreç içinde Lazlar'ın Müslüman'laşmasını sağladı. Laz yerleşim birimleri idari bölgelere ayrıldı ve her birinin başına dışarıdan tayin edilen bir derebeyi getirildi. Bu derebeyleri Cumhuriyet döneminin ortalarına kadar bölge halkını sömürmeyi sürdürdüler. Bu derebeylerinin bazıları halen soy olarak varlığını sürdürüyor ve halen ciddi bir ekonomik güç oldukları söylenebilir. 19. yy'da 1814-1817, 1818-1821, 1832-1834 yılları arasında bölgede Osmanlı yönetimine karşı geniş çaplı isyanlar ortaya çıkmıştır. 1851'de Acara Bölgesi, Yukarı Gurya ile birlikte yeni kurulmuş olan Lazistan sancağına bağlandı. 1877-78 Osmanlı- Rus Savaşı'nda Batum'un Ruslar'ın eline geçmesiyle sancak merkezi Trabzon'a alındı. 1925'te yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, Lazistan sancağını lağvetti.
Lazlar hakkında kısa bir genel bilgi vermeye çalıştık, son yıllarda Lazca müzik kaydadeğer ilgi toplamakta, başta Birol Topaloğlu olmak üzere Zugaşi Berepe müzik grubu, gençlerin sevgisini kazanmıştır. Birol Topaloğlu kasedinde Lazca müzikle ilgili olarak şunları söylüyor: "Uzun yıllar oldu Laz müziğine sahip çıkılmayalı ve unutulanları hatırlamayalı. Yüreğimizle, aşkımızla ve çalışma azmimizle ortaya çıkan ilk albüm Heyamo'nun ardından, aynı aşk ve heyecanla ürettiğimiz bu albümle, müziğimizi sahiplenmeyi, hatırlatmayı ve gelecek nesillere bırakabileceğimiz büyük bir mirasa sahip olduğumuzu göstermeyi ve elbette Türkiye'nin kültür zenginliğine katkıda bulunmayı amaçladık."
Albümü hazırlarken Laz müziğinin temelde insan sesine dayalı oluşu gözönüne alarak, komali seslerin en doğal haliyle kalmasına, Lazlar'ın yaşadığı coğrafyadaki doğal seslerin aktarılmasına ve yer yer geleneksel müzik yapımız içerisinde olan çok sesliliğin kullanılmasına önem verilmiş, bu amaçla da, özellikle vokal kullanımı ve orkestrasyon üzerinde titizlikle çalışarak, otantik yapı korunmuştur.
Albüm, Türkiye'deki ve Gürcistan'daki Lazlar'ı, özellikle de Birol Topaloğlu ve büyük Laz sanatçısı Helimisi Xasan'ın derleme ve araştırmaları üzerine kuruldu. Derlemelerin birçoğu, insan sesine (akepella) dayalıdır. Bunun yanında tulum ve kemençe ile yapılan derlemeler de bulunmaktadır. Ancak tulum ve kemençenin beş sesten (perdeden) oluşması. Genelde Laz müziğini pentatonik müzik biçiminde sınırlamıştır. Oysa yapılan araştırmalar Laz müziğinin sınırlarının daha geniş olduğunu göstermiştir. Bu amaçla geleneksel conguri telli sazı, guni, kemençe, tulum ve diğer üflemeli çalgıların yer yer birlikte kullanılması Aravani'ye ve elbette Laz müziğine zenginlik katmıştır. Ayrıca albümde Türkçe sözlerin yeralması, birçok şarkının hem Türkçe hem Lazca olarak söylenmesi her iki dilin birbiri ile olan güçlü bağı nedeniyledir. Yüreğimizdeki büyük aşk ve özveriyle, Kalan Müzik'in desteğiyle oluşan Aravani bizimdir. Biz onu bir annenin yeni doğmuş yavrusunu büyüttüğü gibi büyütüyoruz; Laz müziğini, Laz kültürünü... Aravani Kaçkar Dağları eteklerinde yokuşu ve suyu ile ünlü bir yerdir.



Laz'lar ve Laz'ca (III)
Laz'lar ve Laz'ca (II)
Laz'lar ve Laz'ca (I)

Monday, 27. June 2005

Memleketimden manzaralar 2706

Sunday, 26. June 2005

Selçuk Erdem - Polyanna

Saturday, 25. June 2005

(Kazım Koyuncu'nun bir şarkı sözünden...)

Gideyim mutlu etmedi bu dünya beni
bulacak mıyım acaba bir yer
ağrısız
içine yatacağım bir toprak...

Kazım Koyuncu'yu kaybettik!..

Karadenizli müzisyen Kazım Koyuncu (33), uzun süredir kanser tedavisi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Kazım Koyuncu için yarın, 27 Haziran'da yapılması planlanan ve Koyuncu'nun da adının geçtiği ''Hey Gidi Karadeniz'' konserinin gerçekleştirileceği Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda tören düzenlenecek.

Aşkın ve doğanın Lazca'sı

Bayhan GÜLERHAN

Kazım Koyuncu, Artvin-Hopalı. 1993'te "Dünyanın ilk Laz rock grubu"nu kurdu. Lazca şarkıların yer aldığı "Viya" adlı albümü geçtiğimiz yıl çıksa da son günlerde büyük ilgi görüyor. Çünkü Koyuncu, tv dizisi "Gülbeyaz"ın müziğinin de bestecesi. Viya, Karadeniz dalgalarında yüzükoyun aletsiz sörf yapmak demek. Koyuncu, anadili Lazca'da ilerlemesini polise borçlu. Üniversite yıllarında siyasi şubede sorgulanıyor. Sorgucu, "Gel seninle Lazca konuşalım, daha iyi anlaşırız" diyor.

Kazım Koyuncu, "Şarkılarımda bütün Karadeniz türkülerinde olduğu gibi aşk ve doğa teması var" dese de hemşehrisi müzisyenlerden farklı. Şarkılarında halkına, gözleri yaşararak sitem ediyor. "Benim bölgemin insanı kendini unuttu. Çocukluğumda yaşadığım güzellikler artık Karadeniz'de yok. İnsanların taş binalarda oturmasından, yaşam tarzlarından mutsuzum. Burası öyle bir bölge ki dağlarının yeşilini göremezseniz, denizini koklayamazsanız orada yaşamanın bir anlamı yoktur." Koyuncu'ya göre Karadeniz'de doğup da bir kez olsun viya yapmayan çocuk yok. Kendisi de viya yapmış, üstelik yüzme bilmeden. Şimdiki çocukların, Karadeniz'e çile olmuş sahilyolu projesi yüzünden denizde kayamamasına kahroluyor. "Sahilyolu projesi bizim kültürümüze, coğrafyamıza, ekolojik zenginliğimize bir saldırıydı. Raylı sistem yapılabilirdi mesela. Ben bütün bu kızgınlıklarımı bir tek şarkıya döktüm. Nisan ayında çıkaracağım albüme bu parçayı da koydum." Kazım Koyuncu bizi kırmadı ve bestesini bizim için çalıp söyledi. Bu parça Karadenizliler'e horon teptirecek ve teptirirken düşündürecek, biraz da üzecek.

Karadeniz müziği az

Kazım Koyuncu, rock müziğine Pink Floyd'la başlamış. "Hayatım boyunca rockçı'lık ve devrimcilik neyi gerektiriyorsa ona göre yaşadım" diyor. Her türlü etnik müziğe ilgi duyuyor. "Kızılderili ve Afgan otantik ezgilerini çok beğeniyorum. Kürt türkülerini de severim. Kendi yapabileceğim etnik müzik Lazca olduğu için, kendimi ona yoğunlaştırdım." Karadeniz türküleri söylüyorum diyenlerin kullandıkları ritimleri, şarkı söyleme biçimlerini beğenmiyor. Koyuncu, isim vermekten kaçınıyor. "Bugün Karadeniz türküleri söylüyorum deyip de bunu beceremeyen insanları suçlamıyorum. Belki ticari gerekçelerle biraz daha farklı yapmak istiyorlar. BirolTopaloğlu yüzde yüz Laz müziği yapan kişidir. Volkan Konak ve Fuat Saka da müziğimizi doğru yapan kişilerdir. Fakat diğerleri kötü yorumluyor. Davut Güloğlu'nun Nurcanım isimli parçası bence harika. Ama Karadeniz'e ait bir tek o şarkı var. Küba'ya gidip sadece onu mu söyleyecek?"

Laz isyan etmez

Laz vatandaşlarımız çoğunlukla Hopa, Pazar, Arhavi, Fındıklı ve Ardeşen'de yaşıyorlar. Kazım Koyuncu'yla Taksim'de yürürken Laz kültürü hakkında da konuştuk. Ona, son zamanlarda Karadeniz'de çoğalan Lazca tabelalardan ve bazı internet sitelerinden duyduğum kaygılarımı anlattım. Genç müzisyen bu tasalarımın yersiz olduğunu düşünüyor. "Her şeyden önce Lazlar vatanseverdir. Dışarıdan gelecek tahriklere pabuç bırakmazlar. Bireycidirler, topluluk halinde hareket edemezler. Evleri birbirine uzak, dış dünyayla fazla iletişim kurmadan yaşarlar." Lazlarda kadının çok önemli bir yeri olduğunu söyleyen Koyuncu, bunu, çocukluğundan bir örnekle anlatıyor. "Laz kadınını düşününce aklıma rahmetli babannem gelir. O tam bir Laz kadınıydı. Çok güçlüydü ve ailede her zaman karar yetkisi vardı. Tulumun sesini duydu mu yumuşar, sanki kadınlığını hatırlardı. Lazcada ev "Oxohori" demek. Bu kelime, kadın anlamına gelen "oxho"dan türemiştir."




Hüzünlü horon

Laz türküsünün hem ezgisiyle hem de enstrümanıyla Karadeniz türküsünden ayrılan tarafları var. Mesela Karadeniz'in kemençesi, Lazlarda Çemani oluveriyor. Tonları kemençeden farklı olan Çemani, ebat olarak daha büyük. Türkülerinin konusu hep doğa ve kadın. Tabiata duyulan sevgi, paganlıktan onlara miras aslında. Laz türkülerini Anadolu türkülerinden ayıran en önemli fark da tulumla, çemaniyle Lazca dinlediğiniz bir şarkıyı ritmin yavaşlığında hüzünlü bir parça sanabiliriz. Oysa bu şarkıyı bir kadın her gün bol süt veren ineğine söylüyor olabilir. Aynı şekilde tempolu, horonlar tepilen bir beste, bir sel felaketinden bahsedebilir.

Sol duyu

Şarkılarını "etnik üstü az modern" diye tanımlayan Kazım Koyuncu'nun son sözü savaş üstüne oluyor. "Ben hayatımı iç ve dış savaşlara karşı, devrimci bir motifle ördüm. Türk insanında her zaman varolduğuna inandığım bir sol duyu var. Bu yüzden de Türkiye'de bölünme sorunu olduğuna inanmıyorum. Bu millet, ırkı ne olursa olsun her zaman komşusunu sevmiş, korumuş. Dara geldiği zaman hep dayanışma içine girmiş. Elimde olsaydı sınırları kaldırırdım".

Bilgisayar destekli

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden siyasi nedenlerle ayrıldığını söyleyen Koyuncu, 1992'de bir arkadaşıyla önce "Dinmeyen" isimli rock grubunu kurmuş. Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmış. Rock'tan kopamamış ve Laz etnik müziğini rock tabanlı yorumlamaya başlamış. 2001 yılında ise ilk solo albümü "Viya" ile rock müziğinden farklı bir haz almak isteyen herkesin huzurunda.

Üç arkadaşıyla 1993'te ilk Laz rock grubu Zuğaşi Berepe'yi (Denizin Çocukları) kuran Kazım Koyuncu'nun çocukluğu, "Üstadım" dediği Yaşar Turna'nın kucağında türkü dinleyerek geçmiş. Yeni çalışmalarında bilgisayar destekli otantik çalgıların ağırlıkta olacağını söylüyor. Koyuncu, tulumla basabildiği beş notayı bu yolla 10'a çıkarmayı hedefliyor. Genç müzisyen, tıpkı rock konserlerinde elektro gitar sololarını, bu kez tulumla yapacak. "Biz rock'çı olmayı hak ettik" diyen Koyuncu, Che Guevara için "Ernesto" adlı bir şarkı bestelemiş.

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

July 2025
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 1 
 2 
 3 
 4 
 5 
 6 
 7 
 8 
 9 
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
 
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7594 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog