pen36 header icon36

Saturday, 2. July 2005

Memleketimden manzaralar 0207

Friday, 1. July 2005

Laz'lar ve Laz'ca (III)

Pontos'luların geleneksel ve toplumsal yapıları
Pontoslar'ın, her iki tarafta yaşayanları, kısmen dil hariç aynı kültürü paylaşmaktadırlar. Burada biraz kültürel ve karakterik benzerliklerden bahsetmek gerekirse, bunları şöyle sıralamak mümkündür: Genelde kumraldırlar, saç renkleri kestane veya sarışındır. Uzun burunludurlar. Aile içinde otoriterdirler. Sosyal ilişkilerde anarşiktirler. Büyüklerine saygılıdırlar. Her zaman kendi işinin patronu olmaya çalışır, başkalarına memurluktan hoşlanmazlar. Çok misafirperverdirler. Aşırı derecede duygusal olduklarından, kolay etkilenirler. İhtiyaç sahibi kişilerin ellerinden tutar, kendilerinden iyi olanını kıskanırlar. Rekabetçi özelliklerinden dolayı, her konuda adeta yarışırlar. Çok çalışkan ve üretkendirler. Gece hayatını ve her türlü eğlenceyi çok severler. Horon tepmeye bayılırlar. Çeşitli bayram ve panayırları vardır. Müzik aletleri başlıca Kemençe, Kaval, Davul, Zurna ve Tulumdur. Geleneksel giysileri, aynıdır. Çocuksu huyları yüzünden, hayatlarını programlayamazlar. Organizasyonları zayıftır. Sohbetleri teatriktir. Çok fıkra anlatırlar. Konuşurken çok gülerler. İnatçı olduklarından, akıllarına koyduklarını sonuçta zarar bile olsa yaparlar. Vatanlarına, dünyanın en kötü yeri bile olsa, çok tutkundurlar. Kendi aralarında sık kavga yapar, dışa karşı birbirlerini tutarlar. Çok sinirli olmalarına rağmen, kısa sürede sakinleşirler. Sır tutmaz, bildiklerini tanıdıklarıyla paylaşırlar. Dedikoduyu çok severler. Küçük bir sorunu büyütür, dev yaparlar. Türkçe şiveleri, Türkiye de yaşayan diğer halkların şivesinden farklıdır. Örneğin ( B) harfini P gibi yaparlar. Büyüğe, Peyuk gibi. (C) harfini daha sert Tz Tzami gibi. (Ç) yi Ts Tsoluk Tsotzuk gibi. (D) yi T Dursuna, Tursun gibi. (G) yi K geliyorum'a, Keluyurum gibi. (I) yi I ya da U Kıyıya Kiyi, Kalıp'a Kalup gibi. (J) yi C jilete Cilet gibi. (Ö) yü O, Ömere Omer gibi. (S) yi hafif S gibi şasırdım'a Sasurdum gibi. (İ) yü u, İçü Uç gibi yaparlar. Çünkü B, C, D, G, I, J, Ö, S, U harfleri, Helence alfabede bulunmamaktadır.
Ayrıca yüzlerce anekdotları ve 300'ü aşkın tiyatro eserleri vardır.
...

Kaynak: bkz.




Laz'lar ve Laz'ca (III)
Laz'lar ve Laz'ca (II)
Laz'lar ve Laz'ca (I)

Thursday, 30. June 2005

finks'in kadınları

Kadınları anlamak zordur biliyorum. Sevmek kolay, onların sevgisini kazanmak ise zor.

Hele bir de okumuş, özgürlüğüne düşkün ise sevilen kadın, yandı onu seven. Yandı ki nasıl bir yanma. Ne dostu anlar onu, ne de yoldaşı.

Mitolojide Sfinks diye bir yaratık vardır. Kafası kadın bedeni aslan, kanatlı bir canavar. Mitoloji deyip geçmemek gerek. Onlar hayatın içinden çıkan çırılçıplak ama kabulü zor gerçeklerdir.

Sfinks’in işi soru sormaktır, tıpkı bugünkü kadınlar gibi.

Daha doğrusu bir tür bilmece..

Bilen kurtulur mitolojiye göre. Bilmeyen ölür.

Bu gücü aslan, kafası kadın ve de uçabilen yaratık, hiç de yabancı gelmiyor bana. Bugünkü okuyan, özgürlüğüne düşkün kadınlara tekabül ediyor bu mitolojik canavar.

Kadın sorular sorar durmadan… “Neredeydin?… Kiminleydin?… Kim vardı?… Ne yaptın?” türünden.. Bu sorular belalı sorulardır.

Soran kadın kuşku yüklüdür. Ne ilginçtir ki bu kuşkularında yanılan kadın sayısı yok denecek kadar azdır.

Kadın cevabı olmayan sorular sorar ve erkek o cevabı olmayan sorulara çocuksu yanıtlar vererek kurtulacağını sanır. Ama erkeğin kurtulduğunu gösteren bir örnek henüz yoktur.

Kadın kıskançtır.

Kıskançlığında yanıldığı da görülmemiştir. Onun kıskançlığı bilgisiz bir bilgelik içerir. Kadın erkeğini birinden kıskandığı zaman, erkek çocuksu ne tür yalana baş vurursa vursun kadını ikna edemez. Kadın hem kuşkusunun hem de kıskançlığının haklılığını ispatlar her zaman. Erkek, şeker çalmış çocuklar gibi büzüşür ve suçluluğunun utancı içinde bir köşede öyle bekler.

Sfinks sorduğu bilmeceyi bilmeyenleri öldürüyordu. Bugünün kadını sorduğu soruyu yanıtlayamayanları, öldürmüyor, süründürüyor. Onları tutsak alıyor, yalan bataklığında alçaltıyor, suçluluk psikolojisi içinde onları kölesi yapıyor.

Sfinks bir canavardı mitolojide. Bunlar gerçek.

Kadın bana göre Sfinks’in bilmeden izinde gidiyor. Ona ihanet etmeden. O bir anlamda kadınların ruh tanrısına tekabül ediyor.

Kadın o gün de bu gün de aynı kadın. Soru soruyor bilmen gerek. Bilmediysen yandın..

Tarih kadına olağanüstü özellikler yüklemiş. Onlar tanrıçadırlar. Örneğin Palas Athena akıl ve erdem tanrıçası. Bir diğeri güzellik tanrıçası falan.

Peki bugün nedir durum?

Aynı…

Tıpatıp aynı..

Yine onlar güzel, yine onlar önemli, yine onlar yetişilmesi gerekenler, değer verilenler, saygı ve nezaket gösterilenler.

Tanrım erkeği neden bu kadar eksik yarattın diye itiraz ediyor geçmişte erkekliğin sıkıntısını çekenler. Neden tutsak ettirdin sevmesini bilmeyen, aşktan anlamayan bu yaratıklara erkeği.. Erkek eksikse ne yapalım. Yapamıyorsa memeleri süt, tutamıyorsa karnında canlı, bize tanrıça olarak sunulan kadınlara kölelik de çok ağır bir ceza değil mi?

Soru soruyor durmadan kadınlar.

Geriliyor erkek sorular karşısında. “Kendimi sorguda hissediyorum” diyor ama ne fayda. Soru yağmuru devam ediyor. Cevabı olmayan sorular. Yada cevabı verilemeyen sorular. Sorarken yok ediyor kadın, sorgulanırken alçalıyor erkek.

Sfinks’in kadınları bunlar..

Başka kadınları kıskanıyorlar durmadan. Başka tanrıları ve kralları çekemeyenler gibi. Rakiplerine aman vermek istemiyorlar Sfinks’in özgür ve eğitimli kadınları.

Önce erkeğin ilişkilerini yok ediyorlar. Sonra tutkularını. Sonra kişiliğini. Ve beni seviyorsan, yalnız beni sevmelisin, diye dayatıyorlar tek tanrının zorba dini gibi sevgiyi. Aşktır erkeğin tek varlığı. Onu elinden alıp, bedenlerinin sıcak ve kilitli bölgelerine hapsediyorlar. Ve erkek artık yoktur.

Sfinks öldürüyordu sorduğu soruların cevabını vermeyenleri.

Sfinks’in askerleri süründürüyor kendilerine biat etmeyenleri.

Varlıklarını yok ediyor erkeklerin.

Salak erkekler bunu aşk zan ediyor ve veriyorlar özgürlüklerini Sfinks’in yeni nesillerinin eline.

Aşk erkeğe ait bir duygudur, süt vermek kadına.

Erkek süte özenmemeli, kadın da aşka.

Erkek kadınsız yapamaz tutsak olur Sfinks’cilere. Kadın tek başına yaşamakta marifetlidir kafa tutar tanrıya.

Sfinks’in yeni nesilleri değiştirmiş soruları. Eskiden zeka gerektiren sorular sorulurdu kurbanlara, şimdinin Sfinks’cileri para gerektiren özellikler arıyor erkeklerde.

Aşk güzeldir, aşık gibi davranmaksa çirkin, bütün kadınları koynumuza soksalar bile, biz cinselliğimize olan tutsaklığımızı yok etmeliyiz ilkin.

Nesimi Karikutal

Wednesday, 29. June 2005

Selçuk Erdem - Plan

Laz'lar ve Laz'ca (II)

Pontos'un Adı
Pontos, Karadeniz'in bilinen en eski adıdır. Eski Helence olup, kelime anlamı denizdir. Helenistik çağda Karadeniz'e verilen ilk ad, hırçın dalgalı olduğundan, hırçın deniz anlamına gelen "Aksenos Pontos''tu. Fakat Helenler'in geleneklerinde mevcut olan, kötü bir şeye veya bir yere iyi bir ad koyup onun iyileşmesini bekleme adetleri çerçevesinde, Karadeniz'in dalgaları sakinleşir inancıyla adı değiştirilerek uslu deniz anlamına gelen ''Efksinos Pontos'' yapıldı. Süreç içinde, Helen toplumu arasında ''Efksinos Pontos'' sözcüğünün ilk kelimesi az kullanılır olunca Karadeniz'e sadece Pontos denilmeye başlanmış ve günümüze kadar böyle sürüp gelmiştir. Bugün bile tarihçilerin, Karadeniz'i anlatırken en yaygın olarak kullandıkları ad Pontos'tur.

Karadeniz'de Helenizm'in ilk izleri
Birçok tarihçinin araştırmalarına göre Helenler'e Karadeniz'de mitoloji döneminde rastlanmaktadır. Helen mitolojisinde anlatılan bazı hikayeler, tarihin babası sayılan Heredot'un ve döneminde uluslararası çıkarların söz konusu olmadığını da göz önüne alırsak, Pontos'tan bahsetmesi ve Pontos Helenleri'ni anlatması, ayrıca, Pontos Helenleri'nin Homeros'un şiirlerine konu olması, Ksenofon'un Anavasis kitabında Pontos ve Pontoslular'ın yer alması, yine Helenistik çağda Olimpus'un oniki tanrılarına Pontos'ta inanılması, Visarion, Stravon ve Diyojen gibi Helen bilim adamları ve filozoflarının Karadeniz'de yetişmesi, çeşitli tarihi eser ve sikkeler gibi, daha birçok tarihi bulgu, bilgi ve belge, tarihçilerin bu konudaki açıklamalarına örnek olmaktadırlar.

Helenler'in Karadeniz'de kurdukları devletler
Helenler'in Karadeniz'deki varlığından, yani tarihsel bulgulara göre, MÖ 1100'den MÖ 380'e kadar kurdukları şehirlerin her biri, otonom bir yapıda yönetiliyordu. Pontos, daha sonraları kısmen Persler'in etkisi altına girdi. Bazı Pers tanrıları, Pontos'ta tanınır ve inanılır hale geldi. Bu tanrılardan biri olan Mithra'nın, bugünkü Trabzon'un Boztepe semtinde tapınağı yapılmıştı. Mithra'nın öğrencileri anlamına gelen Mitridatlar'dan Mithridatis Amisos Pontos'u tamamen bağımsız ve tek devlet ilan ederek, MÖ 363 yıllarında Pontos Krallığı'nı kurdu. Mithridatis Amisos, Samsun'u başkent yaparak Karadeniz'deki kentleri, tek bir merkezi yönetim çatısı altında topladı. Megas Aleksandros'un Persler'e karşı harekatından sonra Pontos, tamamen Persler'in etkisinden kurtulmuş oldu. İkinci olarak, Bizans döneminde, Latinler'in İstanbul'a sefer düzenlemelerinden sonra, Komnenoslar'ın soyundan olan ve Bizans'a imparatorluk yapmış olan, Andronikos'un oğulları Aleksios ve David, Gürcistan'daki teyzelerinin yanına sığındılar. Teyzeleri o zamanlar, Gürcistan'ın kraliçesiydi. Bunlar daha sonra teyzelerinin yardımıyla, Gürcistan'dan paralı asker toplayarak, Karadeniz'e girdiler ve Pontos'un belli bir kısmını, Bizanslılar'dan kurtarıp, 1204'de Aleksios imparator
olmak üzere, Trabzon Rum İmparatorluğu'nu kurdular. Bu arada Samsun, Sinop, Sivas gibi bazı şehirler, Karadeniz'de kurulan bu imparatorluğun egemenliğine girmekten kaçındılar ve Bizanslı yöneticileriyle kaldılar.



Laz'lar ve Laz'ca (III)
Laz'lar ve Laz'ca (II)
Laz'lar ve Laz'ca (I)

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

July 2025
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 1 
 2 
 3 
 4 
 5 
 6 
 7 
 8 
 9 
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
 
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7594 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog