pen36 header icon36

Wednesday, 7. January 2009

SELAM OLSUN ‘TENİ TARÇIN KOKULU ÇOCUKLARA...’ YA DA ‘GENÇLİK MUHALEFETİ’NE!

Geleceğimizi istiyoruz! Bu slogan bizim devrimci gençlerin dilinden düşmedi yıllardır ve şimdi kendi göbeklerini kestiler ve adlarını da yine kendileri koydular: Gençlik Muhalefeti.

Ve yola koyuldular, şöyle dediler:

“Yüzünde karanfil taşıyan çocuklar

atlanın gidiyoruz.

buğulu bir şafak vakti yeniden düşüyoruz yollara.”

Birkaç yıl önce, bu gençler için Refleks dergisine bir yazı yazmıştım; onların “gelecek uzun sürer, hayattan umut kesilmez” başlıklı yazılarına nazire, “geçmiş de uzun sürer; çünkü umuttaki hayat hiç eksilmez” diye başlık attığım bu yazıyla, şimdi, Gençlik Muhalefeti’ni bir kez daha selamlayabilirim:

Benden meşrebime uygun bir yazı istemiştiniz; Refleks dergisi için...

Ne yazsaydım? Kendimi mi? Mesela: baharlara kır oldum okuldan kırdım; kıyılarda çim oldum ırmakta çimdim; sabahları çiğ oldum pişmedim çiğdim; ovalara düz oldum türküler düzdüm; mevsimlerde yaz oldum güneşi yazdım; adsızlara san oldum meşhurum sandım; şirinlere yar oldum dağları yardım; nağmelerde es oldum rüzgârla estim... desem, kendimi anlatmış sayılır mıydım?

Ne yazsaydım? Kendimizi mi? Mesela: saatlerde an olduk devrimi andık; kavgalara yan olduk karakolda yandık; taraklara bez olduk dokunmaktan bezdik; tarihlere yıl olduk tekerrürden yıldık; uykulara düş olduk ütopyadan düştük; yolculara yol olduk dikenleri yolduk; çıplaklara yen olduk burjuva mı yendik... desem, kendimizi anlatmış sayılır mıydım?

Hem bunları söyledik de ne oldu sanki? Karşımıza geçtiler, faşistiz dediler, liberaliz dediler, şuyuz buyuz ama muhafazakârız ve dahi kurallara bağlıyız dediler; ama hep bildik bir türküyü söylediler: iktidara gider iken yağdı da bir çamur, seçmenimin metresi medya medyası hamur, iktidara kanlı da göynek ne güzel yaraşır! ... dediler. Demediler mi?

Öyleyse şimdi boş vereyim bunları. Senin genç yaşındaki uzuun geleceğine nazire, ben de peşimizi terk etmeyen geçmişimizden, geceleri gökyüzüne bakarken seyir eylediğimiz, kayan yıldızlarımızdan medet umayım. Ve şunu hatırlayayım: “Baba” diye sormuştu oğlum Bulut dört yaşındayken; ve gökyüzünün yıldızlarını seyrederken Ayvalık sahillerinde: “Depremde her yer sallandı, nasıl oluyor da bu yıldızlar düşmüyor oradan?” “Yumruklarını sıkmışlardır evladım” diyememiştim; deseydim, elbette anlamazdı. Ama anlayan mutlaka çıkardı vakti zamanında, şimdi de hâlâ çıkar mı? Bilemiyorum. Sanki hep geçmişimizdeymişiz gibi olsun da istiyorum...

sanki biz hep böyleymişiz; sanki hep biz söylermişiz; söylermişiz böyle olduğumuzu; sanki hep sıkarmışız bir yumruklu yıldızı, her karanlığımızda; ve hiç susarmışız her eylül bozgununda...

Yahu arkadaş nedir bu işin sırrı? Yani milyarlarca insan evladının çözemediği bir sırrı çözmeye; ve şimdi inzivamdayken, mecbur muyum şifresini bilmeye, milyar bilinmezli denklemin? Laf aramızda tek çözdüğüm şudur ki, insan sadece içince şairliğini deşifre ediyor ve ayıkken okuyamadığı şiirlerini okuyor sofradakilere; ve sadece münzeviyken kendi mahrem hakikatlerini deşifre ediyor ve toplum içindeyken yazamadıklarını döktürüyor dergilere, bir nevi bir refleks olarak...

Bunları basmakalıp yazdıktan sonra, loş odanın pencere camında kendi aksimi gördüm, hakikaten aksiydim. Bıyığımı çekiştiriyorken yakaladım kendimi ve üstelik gözlüklerim de parlıyordu. Bir an için, heyhat, gözlüklerimin parıltısının ardına gizlenmiş gözlerimin içindeki bir karanlıkla, bir ağıtla karşılaştım. Yazdıklarımızın zulasında, ne denli neşeli ve muzip yazmışsak yazalım, hep bir yerinde, hep bir ağıt da duruyor gibi geliyor bana... Deyip tam da burada bitirebilirim sohbeti... Ya da belki bitirmeden ve şöyle de devam edebilirim:

Yoldaşlar ferman ettiler ki, bu türden sözler, deyişler, refleksler tüzüğe [devrimciliğe] aykırıdır! Eğer tüzüğe aykırı söz makbul değilse, eğer muzipliklerin ve dahi ağıtların tüzüğe uygun olması gerekiyorsa, suçum sabittir. Tüzüğe aykırı muzipçe gülmek ya da ağıtlar düzmek, sınıfsız toplum projesine de aykırıysa, boynum kıldan incedir. Lakin biline ki, sınıfsız ama insansız bir toplumu öngören her tür tüzüğe karşı da isyan edenlerdenim. Sınıfsız ve fakat insansız bir sosyalizm tüzük emriyse, ben bu mektubumda mesela, sosyalistlikten dahi istifa edebilirim.

Yahu gençlersiniz, sizlere kıyamam; mektubumu bitirirken, önce teker teker gözlerinizden ve gözlerinizden öpeyim ve sonra bu tüzük müfettişleriyle ilk olmayan ve son olmayacak kavgamı, izin verirseniz sizlerin de yerine, bırakın bir kez daha tazeleyeyim:

Ben ki, imza, kendimin nostradamusuyum namussuzum; aha işte buraya şerh düşüyorum:

Ey kurallarını isyankâr gençlerin geleceğine pranga pranga atanlar, her türlü refleksi kuralsızlık ve edepsizlik sayanlar! Biliyorum, her zaman bir aradayız; ama çooook uzağınızdayım, inzivalardayım; ama çooook uzağımdasınız, kurallarınızdasınız; oysa her an karşımdasınız; öyleyse her an karşınızdayım; çünkü benzer kelimelerle konuşuyor, benzer kavramlarla düşünüyoruz ya; bir özne, üç sıfat, bir zarf, iki edat, üç bağlaç ve nihayet bir yüklemin fiilinde afili cümleler dahi kuruyoruz ya... Gidip şimdi bir talcit emeceğim; ve cümlenizi hazmedeceğim...

• • •

Sahi, Murathan Mungan başka ne demişti?

“eski sözcüklerin yüklü çağrışımlarını

yanınıza alın

sabahı karşılayın her günkü sabahı

gülümseyin yüzünüzün sığmadığı

kuşlu aynalara

mayın diye gömün yüreklerinizi

ölülerinizi verdiğiniz toprağa

vedalaşın denklerini toplanmış geçmişinizle!

unutmayın göçmen tarihlerden,

yerleşik zulümlerden geçilerek

varıldı yüzyılın eşiğine

...

geçer devran, takvimler el değiştirir.

gün gelir zulüm de göçer

uzağı gören çocuklar bilir

gelecek uzun sürer...”


MELİH PEKDEMİR

Wednesday, 31. December 2008

Ucundan tutarak...

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin O'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim..." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

CAN YÜCEL

Ödünç hayatlar ...

Yaşamak değil, bu telaş öldürecek" dediği gibi şairin
o telaşla, bırakın Paris yolunda ılık rüzgarlara taratmaya saçlarımızı
sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz...
Gözümüz saatte söyleştik hep
koşuşur gibi seviştik
yarışır gibi çalıştık
Hep yetişecek bir yerler vardı
aranacak adamlar, yapılacak işler
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin terine bulaştı
başkalarının hayatı, bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat yerine
kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini hababam erteledik.
20'li yaşlardayken 30'lara kurduk saatin alarmını
30'larımızda 40'lara belki sonra 50'lere...
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat
kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size
artık uyku girmez oluyor gizlerinize...
Doyasıya söyleşmek
telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda
söyleyecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda...
Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz
vakti gelip sandıktan çıkardığınızda
bir de bakıyorsunuz ki
tedavülden kalkmış...

can dündar

Thursday, 25. December 2008

Biliyorsunuz, kadınların zalim bir sözü vardır...

(Biliyorsunuz, kadınların zalim bir sözü vardır: "I wouldn't marry you even if you were the last man left on earth"...
Dünyada kalan son erkek bile olsan, yine de seninle evlenmem...)

I always wanted to be the last guy on Earth, just to see if all those women were lying to me. -- Ronnie Shakes

Hep dünyada kalan son erkek olmak istemişimdir; acaba bütün bu kadınlar bana yalan mı söylüyorlardı, görebilmek için...


Brigands demand your money or your life; women require both. -- Samuel Butler

ÇEVİRİSİ: Yolkesen eşkiya ya paranı ya canını alır; kadınlar her ikisini de ister...

Ambrose Bierce Diyor ki:

Would that we could fall into her arms without falling into her hands.

Ah, kollarına düşmenin bir yolunu bulabilsek -- ellerine düşmeden !!!

Çok zalim, çoook zalim bir söz:

Her başarılı erkeğin arkasında, buna çok şaşıran bir kadın vardır!..

Sunday, 14. December 2008

İP

Kaderimin içine bir kandil gibi sarkmışım
irkili kalmışım, alın yazında ellerim
senden öte ip görünüyor bana
ilmek ilmek
ya hamal olacağım
ya idam sonunda

Hazım Zeyrek

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

May 2024
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 
 1 
 2 
 3 
 4 
 5 
 6 
 7 
 8 
 9 
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7161 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog