(Erdil Yasaroglu)

kelime: demeç

- ben şimdi masada oturdum veriyorum
- nası yaaa ??
- ya işte masada oturdum fotoğraf çekip yazı yazan tiplere veriyorum.
- neee???
- ya alla alla masada oturdum böyle herkese veriyorum!
- pas be pas!
- of.. demeçti...

kelime: baraj

- Hani futbolcular kalenin önüne kurar maçta..
- Pusu...
- Yuh!

--------------------
- Bana bak, benim mangalda iki tane biberim olacak... Simdiye
Olmustur, getir onlari, cacigi al, buz ver... Ben ne diyodum
Selattin yaa...
- "Meksika'nin telefon kodu" diyodun Sadi abi...
- Kim? Ben mi dedim?.. Niye oyle bisi dedim peki?.. Bak, araya olu
biber girdi unuttum...
- Hani senin tanidigin sIkI bi ickici varmis... Ismi Tayyar mi
ne... Icince efkarlanir ama kimseye icini dokmezmis... Gidip
Meksika'da bi yere telefon edip aglayinca rahatliyomus...
- Haa oole dedim di mi? Oole tabi... Tayyar dedigim, oole kiral
adamdi... Zayif dustugu gorulsun, derdi bilinsin istemezdi...
Cok efkarlandi mi, tee Meksika'ya telefon edip anlatir,
aglardi... Nassolsa dilini de anlamiyolar... Tanimiyolar,
etmiyolar, arkasindan dedikodu etmiyolar... Temiz is...
- Peki karsidaki dinliyo muymus ki?
- Fan fin fon bi seyler diyomus iste... Hatta bi keresinde
Meksikali da aglamis... Neyse, Tayyar Abi iyidir... Ben oole
icince salya sumuk olanlari hic sevmem, muhabbeti bozarlar...
Tayyar Abi masada CIt cikarmaz... Doldu mu kalkip Meksika'ya
icini bosaltip, acilir...
- Dogru... Bazisi icince rezillik cikarmazsa rahat edemez...
Ornegin bizim Mumbar Sefik... Ekiple icer... Cikarabilecegi
olaylar icin yaninda hep avukat, doktor, ve bir ic mimardan
olusan ekip dolastirir...
- Ic mimar ne iC, pardon ne iS? Icme islerini mi projelendiriyo?
Nihenho? Hiihi.
- Yok be aabi, Mumbar Sefik icip, ortaligi dagitinca yeniden
dekore ediyo cocuk. Gecen Arnavutkoy'de icerken ikinci dereceden
bi tarihi eser yikmis... O ic mimar olmasa zor ismis...
- CIk cIk cIk... Cesit cesit insan var be kardesim.... Yaninda
ince saz ekibi dolastiran ickici filan duydum da, bunu ilk kez
seediyorum... Bak bi tane de ben anlatiyim sana, enteresandir...
Gargamel Talip... Duydun mu hic?
- Hani raki bardaginin icine uc tane Supradin atip iciyomus...
Mezesi, leblebi gibi atistirdigi vitamin haplariymis... O mu?
- Yok baabi... Gargamel Talip diyorum sana...
- Bildim... "Alkol Duvari'ni asan cisimler kendi kutlelerine
esdeger haydari veya fava'ya (bakla ezmesi) donusur" hipotezinin
sahibi... Raki'nin Anstayn'i diyolar... O adam mi?
- CIk... O da diil... Bu ictikce bambaska adamlar oluyo... Herkes
icince kisilik degistirebilir... Ama Gargamel Talip suruyle
degistiriyo... Iki kadehten sonra E.R. Johnston diye bi herif
oldugunu ileri suruyor... Daha sonra dorduz annesi Vietkonglu
bir kadin gibi konusuyor... Ictikce icinden insan cikiyo yani...
Hatta arkadaslar sooledi... Bi kere icinden ben cikmisim...
Kisiligim yani...
- Dedikodudur abi... Ne isin var senin o herifin icinde... Baska
birinin kisiligidir o...
- Bilemiycem artik... Ben de bazen icince kendimi kaybediyorum...
Belki o herif bulmustur...Hihaho... Nehinhi. Bana bak lan, sana
da accaip raki eksperi diyolar Selattin... Icer icmez raki,
eksport mu, Tekirdag mi, kac yilinda uretilmis, anlarmissin...
Benim bildigim sarabin eksperi olur... Sen ne ayaksin... Icelim
bakalim bi yudum da, rakinin seceresini dok...
- (Cinn)... Yarasin abi... Simdi bu rakiii, Tekirdag diil...
Pasabahce'deki Tekel'de uretilmis (... Slip slip...) Uzumlerin
bi kismi Sarkoy'den, Safranbolu'dan gelen de var... Iki salkim
cavus uzumu karismis, yapincak uzumuyle dahagoz de var... Cavus
uzumlerini toplayan kizin ismi Semiha... Bitisik bagda kalan
Tarik adli gence asik... Ama Semiha'yi babasi Cezmi diye bi
oglana vermis... Gerisini tadamiyorum... Dur bi yudum daha
aliyim... Sene 1989, Seniha'yi. Pardon... Deminki yudumda Semiha
demistim di mi? Bu yudumda da Seniha tadi var... Her neyse...
Tarik cifteyle Cezmi'yi vuruyo... Seniha'nin babasi da Tarik'la
kizini vuruyo...
- HOrnh... Aska bak... HOOf uleyn... Biz de yaraliyiz bea...
Pardon Selattin... Lafini unutma... Ben bi tuhaf oldum...
Meksika'nin kodu kac?

Kibarlık, nezaket dersi veren öğretmen "Çok lüks bir restoranda mükemmel bir kız arkadaşla yemekteyken, çişinizin gelmesi durumunda ne yaparsınız" diye sorar. Erkek öğrencilerde sırayla cevap verirler. İlk öğrenci "Dürüst bir şekilde 'Çişim geldi, tuvalete gidiyorum' derim" diye yanıtlar.
Öğretmen "Olmaz, çok kaba" der ve ikinciye yönelir.
İkinci öğrenci "Benim bi tuvalete gitmem lazım" der.. Öğretmen "Fena değil ama bu da pek kibar sayılmaz" diye yorumlar.
Sırası gelen üçüncü öğrenci ayağa kalkar, gözlerini kısar, çapkın bakışlarla hocaya döner ve konuşur: "Bebeğim, benim eski bi arkadaşımla tokalaşmam gerekiyor, hemen dönerim, hem yemekten sonra seni de onunla tanıştıracağım.."

Bir gece önce aynı otelde ayrı ayrı düğünlerini yapmış iki yeni damat Bob ve Jim ertesi sabah otelin kahvaltı salonunda karşılaşmışlar. Jim, endişe ile "Eve döner dönmez üroloğa gideceğim.." demiş, "Sabaha kadar uğraştım durdum beceremedim.. O iş olmadı.." "Gerçekten mi?.." demiş Bob, "Ben de bari terapiste gideyim.. İnanır mısın benim aklıma bile gelmedi..!"

Aslan senelik izne çıkıyormuş. Oturup, bütün hayvanlara e-mail çekmiş...
Ben yokken, vekaleti tavşana bırakıyorum, diye...
Sonra tavşanı çağırıp kararını açıklamış:
Ben yokken, orman senden sorulur. Bir kelek yapan olursa, döndüğümde icabına bakacağım.
Tavşan ertesi gün ormanda başlamış bütün hayvanlara bulaşmaya...
Bir kenarda leşini ziftlenen kurda arkadan bir parmak atmış...
Kurt dönmüş bakmış ki, tavşan...
Ah, demiş, o aslan olmayacaktı ki ben sana soracaktım.
Tavşan daha sonra aynı şeyi file yapmış...
Filden de tıs çıkmamış...
Bütün havyanlara aynı pisliği yapan şımarık tavşan, en son koca ayıyı bir petek balı yerken bulmuş
Ona da bir parmak sallamış
Ayı döndüğü gibi tavşanı kapmış ve yer misin yemez misin diye dayaktan hurdahaş hale getirmiş
Tavşan, perişan vaziyette uzaklaşırken kendi kendine söylenmiş:
Ayı işte ne olacak, yine e-maillerine bakmamış!

Kendi uydurduğum bir Bektaşi fıkrasını bakalım beğenecek misiniz?

- Ramazan hakkında ne düşünüyorsun?
- Valla, demiş; iftara bir şey dediğim yok ama, şu sahuru öğleye alsalar, daha iyi ederlerdi...(Cetin Altan Milliyet)