pen36 header icon36

gayriciddi

Saturday, 21. October 2006

Futbol (ayakla Top Tepme Sanati)

Karışık bir mevzudur futbol. Üç - beş kelamla anlatılmaz. İyice hatmetmek gerekir, tarihini bilmek gerekir...

İngiliz gavurunun icat ettiği söylenir. İşgal yıllarında, memlekette bulunan ecnebi askerler oynarken görülmüş ilk defa. O zamanlar memlekette spor namına yapılan tek uğraş güreş, bir de tulumbacıların yangın söndürmeye yetişirkenki koşturmacaları. Kanı kaynayan gençlik durur mu hiç? Yürüttükleri gibi gavurların toplarından birini, Dolmabahçe'nin üstlerinde, yukarı aşağı koşturmuşlar. Ayakla topu tepme çılgınlığı çabucak sarmış bütün vilayeti. Lakin zamanın padişahı pek hoşlanmamış bu durumdan. Kafirlerin Hz. İbrahim'in kellesiyle oynadıkları oyuna benzetip yasaklamış bu sporu. İşte o gün, bugündür görüldüğü üzere yasaktır bu menem spor.

Biraz daha tarifini zikredelim dilerseniz. En az iki, en çok iki takımla oynanır. Her takımdan 10 aklı evvel, yaşı kemal adamın meşin yuvarlağın peşinde koşturmasıyla vuku bulur. Takımlardaki akıllı birer adam koşmazlar topun peşinden, sadece tutmaya çalışırlar. Bu adamlar Allah muhafaza, nazara gelir, elleri, kolları, bacakları kırılır diye beşer, altışar adam da kenarda bekler. Bir de Teknik direktör (baş adam) vardır. Yaşça daha reşit, akılca daha olgun olanıdır. Baş adam da koşmaz deli gibi topun peşinden, sadece bağırır. Her iki takım karşı kaleyi Kabe alır, oraya doğru teperler topu. Ahanda top o kaleye girdi mi, üçüz doğurmuş kısırlar gibi zıplar durur eşşek kadar adamlar, sevinçten. Zaten bu oyunun niyeti de budur. Stadyum (top sahası) denilen mekanda, binlerce yaşı kemal, aklı evvel cemaatin huzurunda oynanır. Ama topun asıl tepildiği yer stadyumun ortasındaki çimden ovadır. 3 sürü koyuna 2 hafta yetecek büyüklüktedir bu ova...

Lütuf edip okumaya devam ederseniz biraz daha ayrıntıya ineceğim.

Genelde adam milleti oynar bu oyunu. Adam milletinin de bir kaç tahtası eksık olanı, ezik büzük olanı, bir baltaya sap olamayanı. Bu oyunun ağaları Pele, Maradona, Beckenbauer olarak kabul görür. Memleketimizde de Lefter, Tanju ve Hakan ağalar olarak kabullenilir.

Günümüzde bu oyun eşşek yüküyle akçenin döndüğü, seyr-ü sefa (show, gösteri işi) bir oyun haline gelmiştir. Oyuncu sahada osursa, sülalesine yetecek kadar akçeyi cebine indirmektedir. Elin arabına deve yüküyle akçe helal edilmektedir. Emre adındaki sütoğlana teee İtalyalardan, İngilterelerden kısmet gelmekte, hatun kişiler bu çocuğun haremine katılmak için 41 takla atmakta, bilimum türbelere adak adamaktadır.

Her ne kadar memleketimizde topçunun tekme tokat kavga edeni, hakeme ana avrat küfür edip bir de kafa koyanı takdire şayan olsa da gavurlarda fair play (efendi gibi oyna) rüzgarları esmektedir. Bu durum, oyunun git gide daha inceldiği sonucunu verir. Babalarımızın anlattığı "Bizim zamanımızda yağmurda top suyu çeker, topa bir kafa vurdun mu ters tarafa, toptan fazla uçardın..." veya "Lefter topa bi koydu, top danaya çarptığı gibi dana mevta oldu..." hikayeleri de günümüzde ayakla top tepme sanatının kibarlaştığını ifade eder.

Futbol Federasyonunun (Topçular Cemiyeti) bir takımda en fazla 5 ecnebi topçu oynatma kararı da pek yerindedir. Lakin, yarısından fazlasının sünnetsiz olduğu bir takımın hayırlara vesile olması mümkün olamamaktadır.

Ayakla top tepme sanatı bu şekilde tarif edilebilir. Siz siz olun, fazla kafanızı yormayın böyle mevzulara...

Thursday, 5. October 2006

ADAM papaza günah çıkarmaya gitmiş:

"Papaz efendi, ben çok iyi bir adamım. Karıncayı bile incitmem. Bak ayaklarıma..."
Papaz eğilip bakmış:
"Bunlar ne böyle yahu?"
"Papaz efendi, bunlar ufak çıngıraklar. Ben karıncayı bile incitmem dedim ya, yolda yürürken görmeden bir karıncayı ezmeyeyim diye ayaklarıma çıngırak bağladım."
Papaz anlayamamış:
"Peki bu çıngıraklar ne oluyor?"
"Ben yürürken çıngıraklar ötüyor, çıngırakların sesini duyan karıncalar da kaçıyor."
Papaz başlamış gülmeye:
"Aman evladım, sen bana niye geldin? Böyle bir adamın günahı olur mu? Ben çok iyi insan gördüm ama, böylesini hiç görmedim. Sen cennetliksin oğlum, cennetlik!.."
Adam içini çekmiş:
"Sağ ol papaz efendi ama, pek dediğin gibi değilim. Benim de günahlarım var."
Papaz başını sallamış:
"Olmaz evladım, olmaz! Böyle bir adamın günahı olmaz. Olsa olsa hataların vardır..."
Adam yine içini çekmiş:
"Sağ ol papaz efendi, madem sen öyle dedin, ben geçenlerde bir hata işledim, onun için sana geldim."
"Anlat bakalım şu hatanı... Aslında hata filan değildir ya, sen evhamlısın... Bir dinleyeyim bakayım..."
* * *
ADAM başlamış anlatmaya:
"Geçen gün evde yalnız oturuyordum. Karım misafirliğe gitmişti. Kapı çalındı, açtım, komşunun kızı... Geldi oturdu karşıma, bacak bacak üzerine attı, içki istedi, verdim, kalk dans edelim, dedi, ettik ve sonunda beni baştan çıkardı... Bir hatadır ettim, şimdi ne olacak?"
Papaz adamı teselli etmiş:
"Üzülme evladım, herkesin başına böyle şeyler gelir. Sen o kadar iyi adamsın ki, bu hatan da affedilir."
Adam çok sevinmiş, teşekkür etmiş ve "Kusura bakmayın papaz efendi" demiş:
"Bir hata daha ettim!"
"Hayrola oğlum, o da ne?"
"Geçenlerde trenle gidiyordum. Bizim kompartımanda karımın bir arkadaşı vardı. Yolcular indi, ikimiz kaldık. Meğer kadının bende gözü varmış, o da beni baştan çıkardı, bir hata da onunla işledim."
Papazın yüzü asılmış:
"Oğlum iyisin, hoşsun ama, senin bu hataların giderek artıyor, dikkat et!"
* * *
ADAM tam çıkarken yine boynu bükük geri dönmüş:
"Papaz efendi, söylemeyi unuttum, ya da cesaret edemedim, ben bir hata daha işledim.
Papaz yüzünü buruşturmuş:
"Anlat bakalım! Bu seferki hatan yine o hatalardan mı?"
"Ah papaz efendi, sorma! Geçen akşam bir iki kadeh içip eve geliyordum. Yolda bir kadın gördüm, arabaya aldım. Karanlıkta kadın gözüme çok güzel gözüktü. O da bana yanaştı, derken yine aynı hatayı işledik. Bir de ne göreyim, kadın yetmişlik biri..."
Papaz fırlamış ayağa:
"Bana bak ulan! Ayağındaki o çıngırakları, sen al bilmem nerene tak! Karıncaları ezmeyeyim derken, hepimizi sıraya sokacaksın..."
* * *
DİYECEKSİNİZ ki:
"Eeee, sonra?"
Sonrası yok!
* * *
SÜLEYMAN Nazif, Galata Köprüsü'nden geçerken dilsiz, çolak, topal biri yolunu kesmiş, garip sesler çıkararak halini gösteriyor.
Süleyman Nazif'in de ters günü:
"Bana ne ulan, ben mi yaptım? Kim yaptıysa ona git!"

Monday, 25. September 2006

Taktik nasıl yapılır?

Taktikler, her zaman değişik olmalıdır. Futbol oynarken başka, karıyla kavga ederken başka, nutuk atarken başka, tavlada başka, "papaz kaçtı"da başka...
Taktik dediğin, amaca ulaşmak çabasıyla saptadığın çeşitli nirengi noktalarına; tek tek varmak için, kullanılacak olan yol yordamdır.
***
Örneğin iti bitle yarıştıracak, çorbayı terlikle karıştıracak, sıçanı kediye barıştıracaksın.
Ağaca çıkacak, kuyuya indim diyeceksin.
Telgraf direği boyunda kazığı yiyecek, tahtırevana bindim diyeceksin.
Taktik taktiktir. İnsanın iflahını kesen ağrılar, lumbago siyatiktir. Cevriye yatakta Selime'den atiktir. Bebeklerin giydiği de patiktir. Yırtılmış yerin varsa, uğur getirmesi için, hadım olmuş papaza diktir...
***
Dangalaklar taktik yapamaz. Kimse çişini ederken, başkasının külahını kapamaz. Bir Musevi, havraya giderken, yanlışlıkla kiliseye sapamaz. İyi bir zampara, hanımların cici maması dururken, eşşek kıçına tapamaz.
***
Taktik deyip geçmeyelim arkadaşlar. Taktik çok önemlidir. Bazen taktikler, bir an önce ölmek için olabilir. Bazen de biraz daha yaşamak için olabilir.
Ölmek için en iyi taktik, geceleyin kent dışı yollarda hızla gelen kamyonların üstüne gitmektir. Uçurum kıyılarında kaz sürüsü gütmektir.
***
Bir parça daha yaşamak için uygulanacak taktik, yatmadan önce hatmi suyu içmektir. Buğdayları, iyice olduktan sonra biçmektir.
***
Taktiğe taktikle cevap verilir; esnerken gaz çıkarmakla verilmez.
Kim ki, taktiğe esnerken gaz çıkarmakla cevap verir, onun göbeğinde sivilceler belirir.
***
Tuzaklara karşı taktik nasıl olmalı?
Tuzaklara karşı hemen tuzak kurmalı. Kabak gibi boyuna tuzağa düşüp:
- Hıyaroğlu hıyarlar yine tuzak kurmuşlar, diye bağırmak, taktik değildir.
Ayrıca sık sık tuzağa düşmek, pratik de değildir. Sonunda aklı başında olan kişiler:
- Bile bile niye düşüyorsun tuzağa, derler.
***
Arkadaşlar, her fırsatta tuzağa düşmeyi; âdet, gelenek ve yiğitlik işareti durumuna getirmeyelim. Bir gıdımlık aklımızı; ayı, kurt, tilki tuzakları dibinde yitirmeyelim.
***
Baktın hergele tuzak kurmuş... Taktiğini yapacak; ters salto, çift parendeyle tuzağın üstünden atlayacaksın. Karşı taktiği, otuz yerinden kıvırıp, yetmiş yerinden katlayacaksın.
Taklitçi lider Teller Donçıkarto Delpedro Amigonibeller, böyle yapardı. Hiçbir tuzağa gelmezdi...
***
Kimse kimseyi maymun gibi oynatmamalı... Kaynanayla baldız, katiyen kazanı kaynatmamalı... Futbolda katanacyo eskidi... Gizli libero geçerli... Siyasette süzme salaklık, domatesli biberli...
Oğlum taktik öğretirken yorulduk, bir kahve söyle lütfen, az şekerli...
***
Sıkabilecek yerlerini sıkamayanlar, sadece palavra sıkarlar.
Kimse palavra sıkmasın arkadaşlar.
Şayet bir toplantıda damda adam görürseniz; içinizi değil, fotoğrafını çekiniz... Üç beş kuytu yerden, iyi bir zum... Unutmayın kuzum... Bir lider ki, iyi bir zum yapamaz, cacık yerken tek ayak üstünde duramaz...
***
Taktik taktiktir. Taktiği beceremeyenler tiktaktır.
Tiktak, Movado marka kol saatinin çıkardığı sestir. Uyuklarken düştüğün yer kümes değil kafestir. Arkadaş kafeslenme, elma armut dururken, ayva yiyerek beslenme...
***
Taktikle, tuzaklardan kurtulmanın yolları... Ne de güzel vallahi Emine'nin kolları...
Beyinsel gelişme için protein de şarttır. Fırsat çıkınca hemen pilaki fiyatlarını arttır. Kaba kâğıdın sesi her zaman carttır.
***
Arkadaşlar uyanık olalım. Oyuna gelmeyelim. Çaya değil, akşam yemeğine gelelim. Ya işte böyle bir tanem, çıtıpıtım, melek yüzlü güzelim...

Not: 32 yıl önce yazılmış bir yazı... "Zurnada Peşrev Olmaz"dan...

c.altan@prizma.net.tr

Saturday, 16. September 2006

Laz Kapital 2

Dikkat edun, doğada her şey basitten karmaşuğa gider,sudaki tek hücreli canlidan Şakil O'niyıl'a, hamsiden balinaya,takadan titaniğe,Fener'den Barcelona'ya...Gelişim böyle bir süreç izler.Diyalektik süreç karşutlarun sürekli çatimasi (bakunuz Tirabizon-Fener çatişmasu) ve bunlarun birbirlerine yada daha yüksek biçimlere dönüşmeleridur.

Kainatun tüm renklerine (sadece bordo-mavi değul sari -lacivert, sari-kirmizi,siyah-beyaz da dahildur buna.) tüm seslerine tüm titreşumlerine açuk olmak eyidur.Efendum biz titreşime açuğik zaten.Bakinuz İbrahima Yattara. Uşak gol attuktan sonra haboyle hamsi gibi titreyi.Yalunuz bir şeye kapali olmak lazimdur; sömüriye..Sömirinun her rengine,kainatun tüm sömirilerine karşu çikmak lazimdur.

Ula öteki siniflar,serdunuz asma kabaklarini.'İşçi sinifi tarihun itici gücüdür ve tarihin akişini değuştirecek siniftir.' dedum diye 'Halkun öteki kesumi yatup ense yapacak' demedum.Köylü,memur,genç,öğrenci, sanatkar, kuçuk esnaf...Sağli solli ilerleyelum beyler,hanumlar.Herşeyi işçi sinifindan beklemeyun da!..

Bu kadar yeter sanırım, alın bu kitabı.

Laz kapital dan alintilar 1

Bizum Sementa Recep vardur, iyi uşaktur. Geçenlerde yekten dedi ki, “Laz Marks emice, sen böyle konişiyisun ama kimsenun daha iyi bir dünya münya ipleduği yok. Nasil olacak bu işler?” Uşağum dedum, mütareke basini gibi konişma, bu sana gösterilen gerçek. Bir de, gerçek olan gerçek var. Körfez Savaşı'ndaki petrole bulanmış karabatağı bile “Saddam yapti” diye yutturdilar size uşağum. Tamam, kabul etmek lazım, Emperyalizum karşusinda ilk yarıyı yenuk kapattuk. Şimdi soyunma odasında yaralarumuzi sarayiruz....Şimdi ikinci yariya çikacağuz. Ara tiransferde kadroya Çavez'i ve Maradona'yi da kattuk. Kadromuz fena değildur, yürekten oynarsak bunlarla başa çikabiluruz. Ula biraz Çanakkale'yi, Settülbahir'i hatırlayun ula. İstersenuz sahaya Bandırma adlı bir vapurla çikun.Baktum bizum Sementa Recep'un yüzi güleyi, “Ne cüzel anlattun Laz Marks emice…” dedi.Eşşeğun önde gideni, maç kurgusuyla anlatmasaydum dinlemezdun ama.

Yazar: Yılmaz Okumuş

Thursday, 7. September 2006

C E H E N N E M

Iki arkadaş öldükten sonra, cehennemin girişinde yine karşılaşmışlar.
Orada bir zebani belirip hangi cehenneme gitmek istediklerini sormuş;
Iki cehennem var varmış:
Bir amerikan cehennemi varmış ki, burada ceza olarak her sabah en az bir kaşık boh yenirmiş, bir de türk cehennemi varmış ve buranın mevzautında her sabah bir kova dolusu boh yemek varmış.
Yeni müdavimlerden biri amerikan cehennemini seçmiş, diğeri ise ben bildiğim yere giderim, orası türk cehennemiyse bende oraya giderim demiş ve ayrılmışlar.
Aradan bayağı bir zaman geçmiş, iki arkadaş tesadüfen yine karşılaşmışlar.
Amerikan cehennemine giden digerine sormuş:
"Yahu birader hergün nasıl bir kova dolusu boh yiyorsunuz aklım almıyor. Ben hergün bir kaşığı yiyene kadar akla karayı seçiyorum."
Digeri cevaplamış:
"Valla Abicim, burası türk cehennemi; bir gün diyorlar kova yok, bir gün diyorlar kaşık yok, bir gün diyorlar boh yok..."

(VAY 08/2006)

Friday, 25. August 2006

Matematik profesörü esine bir faks göndermis:

"Sevgili karicigim; 54 yasina geldin, bildigin gibi bazi ihtiyaclarimi artik karsilayamiyorsun. Esim olarak seninle mutluyum ve sana hic yalan söylemedim. Bunu da sana anlatinca anlayisla karsilayacağindan eminim. Bu gece 18 yasindaki asistanimla Büyük Otelde kalacagim. Gece yarisindan evvel gelirim. KOCAN"

Adam eve dönünce yemek masasinin üzerinde bir not bulmus:

"Sevgili kocacigim; Sen de 54 yasindasin . Bu notu aldiginda ben de Deniz Otelde 18 yasinda bir delikanliyla birlikte olacagim. Sen ki matematikcisin bu isi cok iyi bilirsin. 18, 54 ün icinde üc kere ama; 54, 18 in icinde kac kere???. Bilmem anlatabildim mi? Onun icin sen bu gece beni bekleme yarin görüşürüz. KARIN''

"N'oldu lan? Niye sustunuz?"

İmpalaların, şavrolelerin tedavülde olduğu dönemlerde geçiyor olay. alemci bir abi, arabanın arkasına davul zurnacıyı almış geziyor... Davulcu ve zurnacı dönemin şarkılarını, türkülerini, oyun havalarını çalıyor... Abi de bir yandan arabayı kullanırken, bir yandan da birasını içiyor... Arka koltuk orkestrası kıvamına gelmiş, coşku içinde çalmayı sürdürürken... Birden müzik kesiliyor, davul-zurnacı susuyor. Abi birasından bir yudum, sigarasından bir nefes çekiyor... Dikiz aynasından orkestrasına bakıp soruyor:

"N'oldu lan? Niye sustunuz?"

Adamlar abiye cevap veriyorlar:

"Abi... Mezarlığın önünden geçiyoruz da..."

Abi, "Haaaaa..." diyor,

"Fatiha'yı çalın lan o zaman!.."

Thursday, 24. August 2006

-yazisiz-

Monday, 21. August 2006

İndirdi mi, indirdi mi?

Karadeniz'in dağ köylerinden birinde köylüler namazı üç vakit kılıyorlarmış. Bir süre sonra üç vakit namaz kendilerine zor gelmeye başlamış. Temel'i görevlendirip vakitler azaltılabilir mi diye sormak üzere il müftüsüne yollamışlar. Müftü, Temel'i dinledikten sonra kızmış. "Hiç üç vakit namaz olur mu? Beş vakit kılacaksınız," diye kovalamış.

Akşam köylüler yamaca birikip aşağıdan gelecek Temel'i gözlemeye başlamışlar. Temel yokuşun altında belirince sabırsızca bağırmışlar: İndirdi mi, indirdi mi?

Temel yanıtlamış: Bindirdi... Bindirdi!

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

May 2024
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 
 1 
 2 
 3 
 4 
 5 
 6 
 7 
 8 
 9 
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7158 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog