Bektaşi Babası’na sormuşlar:
- Allah var mı?..
Baba Erenler:
- Elbette var, demiş, seksen yıldır boğuşuyoruz, hep O’nun dediği oluyor...
*
Bektaşi bir yoksul köyden geçiyormuş, görmüş ki insanlar aç çıplak, güttükleri koyunlar kürklü tüylü...
Başını yukarıya doğru kaldırıp ellerini açmış:
- Bre Allahım, demiş, koyunların yerine şu çıplakları giydirseydin ya...
*
Bektaşi borçlanmış, çaresiz kalınca camiye gitmiş...
- Bana bak, demiş, ilk kez evine geliyorum, borcumu ödeyecek kadar para ver, bir daha uğramam; bu çevremdekiler gibi günde beş kez gelip seni taciz etmem...
*
Bektaşi’ye sormuşlar:
- Dünya neden böyle inişli yokuşlu, taşlı sarplı, kayalı uçurumlu...
Bektaşi:
- Ulan, demiş, altı günde yaratılan dünya işte bu kadar olur...
*
Avcı Sultan Mehmet bir gün ava çıkarken yolda Bektaşi’ye rastlamış; ama, o gün şansı yaver gitmemiş, hiçbir şey vuramayınca öfkelenmiş; akşama döndüğünde burnundan soluyarak:
- Uğursuzluk Bektaşi’de, demiş, yakalayıp kellesini vurun...
Bektaşi’yi yakalayıp huzura çıkarmışlar, icabına bakacaklar...
Bektaşi, Sultan Mehmet’e demiş ki:
- Padişahım, sen beni gördüğün için bir keklik bile vuramadın, ben seni gördüğüm için kellem gidiyor; söyle bakalım uğursuzluk hangimizde?.. Sende mi, bende mi?..
Padişah gülüp Bektaşi’yi bağışlamış...
*
Bir mecliste Kuran’dan söz açılmış, kelâmullahın (Allah’ın sözü) güzelliği övülüyormuş, içlerinden biri demiş ki:
- Kelâmullah bu kadar güzeldir de acaba hattullah (Allah’ın yazısı) nasıldır?..
Toplantıda bulunan Bektaşi soruyu yanıtlamış:
- Çok kötüdür..
Merak etmişler:
- Baba Efendi nereden bildin?..
Bektaşi:
- Alnımın kara yazısından...
*
Çeşitli tarikatlardan müritler konuşuyorlarmış:
Mevlevi:
- Bizim şeyhimiz Mevlana güneş gibidir...
Nakşi:
- Bizimki nur gibidir...
Rufai:
- Bizimki yıldız gibidir...
Kadiri:
- Bizimki ay gibidir...
Bektaşi susuyormuş, merak etmişler:
- Ya sizinki Erenler?..
Baba Erenler bakmış ki olmayacak...
- Vallahi, demiş, bizimki de bulut gibidir...
Baba Erenler:
- Elbette var, demiş, seksen yıldır boğuşuyoruz, hep O’nun dediği oluyor...
*
Bektaşi bir yoksul köyden geçiyormuş, görmüş ki insanlar aç çıplak, güttükleri koyunlar kürklü tüylü...
Başını yukarıya doğru kaldırıp ellerini açmış:
- Bre Allahım, demiş, koyunların yerine şu çıplakları giydirseydin ya...
*
Bektaşi borçlanmış, çaresiz kalınca camiye gitmiş...
- Bana bak, demiş, ilk kez evine geliyorum, borcumu ödeyecek kadar para ver, bir daha uğramam; bu çevremdekiler gibi günde beş kez gelip seni taciz etmem...
*
Bektaşi’ye sormuşlar:
- Dünya neden böyle inişli yokuşlu, taşlı sarplı, kayalı uçurumlu...
Bektaşi:
- Ulan, demiş, altı günde yaratılan dünya işte bu kadar olur...
*
Avcı Sultan Mehmet bir gün ava çıkarken yolda Bektaşi’ye rastlamış; ama, o gün şansı yaver gitmemiş, hiçbir şey vuramayınca öfkelenmiş; akşama döndüğünde burnundan soluyarak:
- Uğursuzluk Bektaşi’de, demiş, yakalayıp kellesini vurun...
Bektaşi’yi yakalayıp huzura çıkarmışlar, icabına bakacaklar...
Bektaşi, Sultan Mehmet’e demiş ki:
- Padişahım, sen beni gördüğün için bir keklik bile vuramadın, ben seni gördüğüm için kellem gidiyor; söyle bakalım uğursuzluk hangimizde?.. Sende mi, bende mi?..
Padişah gülüp Bektaşi’yi bağışlamış...
*
Bir mecliste Kuran’dan söz açılmış, kelâmullahın (Allah’ın sözü) güzelliği övülüyormuş, içlerinden biri demiş ki:
- Kelâmullah bu kadar güzeldir de acaba hattullah (Allah’ın yazısı) nasıldır?..
Toplantıda bulunan Bektaşi soruyu yanıtlamış:
- Çok kötüdür..
Merak etmişler:
- Baba Efendi nereden bildin?..
Bektaşi:
- Alnımın kara yazısından...
*
Çeşitli tarikatlardan müritler konuşuyorlarmış:
Mevlevi:
- Bizim şeyhimiz Mevlana güneş gibidir...
Nakşi:
- Bizimki nur gibidir...
Rufai:
- Bizimki yıldız gibidir...
Kadiri:
- Bizimki ay gibidir...
Bektaşi susuyormuş, merak etmişler:
- Ya sizinki Erenler?..
Baba Erenler bakmış ki olmayacak...
- Vallahi, demiş, bizimki de bulut gibidir...
zehni - 9. Dec, 11:22
Trackback URL:
https://yilmaz.twoday.net/stories/5375812/modTrackback