pen36 header icon36

Thursday, 19. May 2005

Yönetim Dersleri

Yönetim dersleri 1:
Bir gün bir tavşan, ağaç dalında boş boş oturan
baykuşa sordu:
-Senin gibi bütün gün boş boş oturabilir miyim?
-Tabii, neden olmasın.
Tavşan da öyle yaptı.
Birdenbire bir kaplan ortaya çıktı ve tavşanı yedi!
Boş boş oturmak için çok çok yüksekte oturuyor
olmanız gerek...


Yönetim dersleri 2:

Hindi: Şu ağacın en üst dalına çıkmak istiyorum ama
hiç gücüm yok...
İnek: Neden benim dışkımdan biraz yemiyorsun?
Onlar besin deposudur.
Hindi bir parça dışkı yedi ve gerçekten bunun İlk
dallara ulaşacak kadar enerji verdiğini farketti.
Ertesi gün biraz daha yedi ve ikinci dala ulaştı.
Birkaç gün sonra ağacın en üstüne çıkmayı başardı.
Aniden bir çiftçi ağacın tepesindeki hindiyi farketti
ve onu vurdu.
Bok yemek sizi en üste çıkartabilir. Ama orda kalmanızı
sağlayamaz...


Yönetim dersleri 3:

Vücut ilk kez bina edildiğinde hangi organın müdür
olacağı tartışması başlamış.
Beyin, vücudun bütün işlevlerinin kendisine bağlı
olduğunu, o olmazsa vücudun yaşayamayacağını söylemiş.
Ağız, yemek yemezse vücudun açlıktan öleceğini
söylemiş. Eller, dışarıdaki bütün işi yapanın
kendisi olduğunu söylemiş. Birden göt ortaya atlamış
ve müdürün o olması gerektiğini söylemiş.
Bütün organlar ona gülmüş.
Buna kızan göt faaliyetlerini durdurmuş.
Bir gün, iki gün derken organlar artık dayanamamışlar.
Ve göt müdür olmuş.
Müdür olmak için beyne sahip olmanız gerekmiyor.
Herhangi bir göt bunu yapabilir.


Yönetim dersleri 4:

Küçük bir kuş kışı geçirmeküzere güneye gidiyordu.
Hava çok soğuktu ve kuş donarak yere düştü.
Yerde öylece yatarken bir inek geldi ve üzerine
bir parça dışkı bıraktı.Donmak üzere olan kuş d
ışkının sıcaklığıyla ısındı. Çok mutlu oldu, neşe
içinde şarkı söylemeye başladı. Ordan geçmekte olan
bir kedi kuşun sesini duydu. Onun nerde olduğunu
keşfetmekte geçikmedi. Kuşu dışkıdan sıyırdı ve yedi!

Üzerinize mok atan herkes düşmanınız değildir!
Sizi moktan kurtaran herkes dostunuz değildir!
Mokun içine düştüyseniz çenenizi kapalı tutun!

...

SEVGİ DUVARI

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi

kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Can YÜCEL


Aşk olsun sana Can Baba, aşk olsun...

Mantıklı ve Yasal

Üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sınavından
kalınca doğru hocasına gider.
- Siz beni sınıfta bırakarak hayata atılmamı
önlüyor ve beni cezalandırıyorsunuz.İşin bu yanını
hiç düşündünüz mü?..

- Tabi düşündüm. hocanın görevi bilgiyi ölçmek ve
yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi?

- İyi... O zaman size bir teklifim var.

- Bir soru da ben size soracağım. Doğru cevabı
verirseniz ben kötü notumu kabul edip sınıfta kalacağım.
Bilemezseniz notumu düzeltecek ve sınıfı geçireceksiniz.

Hocanın keyfi yerinde.. Teklifi kabul eder ve öğrenci sorar:

- "Yasal olup mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup,
yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal
olmayan nedir?

Hoca uzun uzun düşünür ama cevabı bulamaz. İddaa
gereği öğrencisine iyi not verip sınıfı geçirir...
Ama aklı hala sorudadır. Sonunda sınıfın en iyi
öğrencisini çağırır, olayı anlatır ve sorunun
yanıtını bilip bilmediğini sorar. Öğrenci hemen cevap
verir:

- "Siz 65 yaşındasınız ve 25 yaşında bir kadınla
evlisiniz Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25
yaşında bir sevgilisi var. Bu mantıklı ama yasal değil.
Siz karınızın sevgilisini, zayıf alıp sınıfta kalması
gerekirken iyi not verip mezun ediyorsunuz.
Bu ise ne mantıklı ne de yasal "

PORNO

boybos tamam ağzı bütün diş
tevahür bir kadın bol memeli
hayli genç kız dudağı çiğnemiş
çok erkek ağzına girmiş dili
yüksekkaldırım'da fahişeymiş
şaşı mustafa'nın yalancısıyım

hüneri dört kişiyle sevişmekmiş
ikisi kadın olacak ince belli
yok canım yoksulluktan düşmemiş
yaradılışı kahpe ruhu işveli
galiba hiç kimse başedememiş
şaşı mustafa'nın yalancısıyım

gözlüklü bir velet aklını çelmiş
şiir meraklısı biraz fakülteli
artık sabah akşam yolunu gözlemiş
mübarek kadın değil gözyaşı seli
gelince sanki oğlunu severmiş
şaşı mustafa'nın yalancısıyım

anlayamadım gitti bu nasıl iş
bre bunlardan hangisi deli
hangisi hangisinin kanına girmiş
kim kimin neresine kilitli
bu filmi kim yazmış kim çevirmiş
şaşı mustafa'nın yalancısıyım

Atila ilhan

19 Mayıs ve Bağımsızlık

19 Mayıs Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı gündü.
Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün.
O sırada İstanbul işgal altındaydı.
Saray eğlencelerinde, İstanbul sosyetesinin şaşalı gecelerinde işgalci konuklara İngiliz viskisi, Fransız şarabı ve yanında da garnitür olarak koskoca bir ülke; Türkiye armağan ediliyordu.

Orkestra çalıyor, cırtlak sesli bir kadın şarkıcı bozuk aksanıyla bir Fransız şarkısı söylüyor, orospunun biri ecnebi diplomatın kucağında kikirdiyor, işbirlikçi koca göbekli tüccar tayfası işgal kuvvetlerine bir şeyler satıp para kazanmaya uğraşıyor, sosyetenin gerdanlı hatunları ise İngiliz, Fransız zabitlerinin kollarında dans edip isterik kahkahalar atıyordu.
İki adım sola bir adım sağa.
Her dansın sonunda bir ihale, bir makam alınabilirdi.
En yüksek rütbeliyi kim kaparsa avantaj sağlayabilirdi.
Serbest rekabet bunu gerektirirdi!
Halk ise işgalcinin postalları altında eziliyordu.
Boğazın suları bu kahpeliğe ağlıyordu.
Anadolu ise kıpır kıpır.
İstanbul’un arka sokaklarında, dip bucak köşelerinde, aysız gecelerinde insanlar koşturuyordu.
Mavnalar karanlıkları yarıyor, silahlar Anadolu’ya akıyordu.
***

Savaşıldı.
Ve kazanıldı.

Yoklukla, yoksullukla, ölümüne, ama bağımsızlık ruhuyla.
İstanbul “soyluları” soylu biçimde memleketi satarken, atalarımız asil bedenlerini memlekete ve satılmışlığa siper etti.

Soylular!
Soyuna sopuna tükürdüğümün soyluları!
Üç parayı gördümü memleketi de donlarını da satarlar!
Ve Sakaryalardan...Ve Afyonlardan, büyük muharebelerden... Geldik bugüne...
Telekom satılık! Yabancı sermayeye...Yanında sahiller hediye!

Oysa bir telgraf manyetosu, bir telefon binasını ele geçirmek için ne canlar verilmişti!
Tüpraş gitti gidiyor. Petkim sırada.
Ve Karabük Demir Çelik. Ki, bölgenin en büyük demir çelik işletmesidir; şimdi mezat masasında.
Bankalar bir bir pazarlanıyor.
Tütün memleketi ülkemizde yerli tütüne ambargo uygulanırken, Amerikan sigara tekelleri fink atıyor.
Şeker pancarına kota. Ne var canım, şeker lazımsa satar bize Amerika!
Üstelik verdikçe emperyalizm azıyor.
İncirlik’te Amerikan savaş uçakları, Amerikan bombaları.
Yetmez! Trabzon, Sinop, Samsun. Evet, Samsun’u da isterim diyor.

İşte o sırada İngiliz kurşunuyla şehit düşmüş atamız, Fransız’a kurşun yağdırmış Antepli Karayılan başını topraktan kaldırıp soruyor:
Biz bu savaşı neden yaptık?
Ah! Biz o savaşı yaptık da, işbirlikçi “soyluları” bıraktık!
Ama bilinmeli ki, elbette işgale karşı savaşmak boşa gitmedi.
O sevda halkın yüreğine yerleşti.
Duyuyor musunuz dipten gelen yeni bağımsızlık türkülerini?

Yücel SARPDERE

Muhabbet

Delikanlı sevgilisini aksam eve bırakır. Evin önünde masum bir fısıltıdan sonra ateşlenir. Bir elini duvara dayayarak
- "Beni bir öper misin"..
Kız:
- "Deli misin evin önünde annemler görür" der..
Erkek:
- "Ne olacak canım bu saatte kim görecek, ne olur seni çok seviyorum..."
Kız:
- "Ben de seni ama olmaz..."
Erkek çok ateşli tabii devamlı ısrar eder. Bir ara aniden merdivenlerin ışığı yanar ve kızın küçük kız kardeşi belirir.
Küçük kız:
- "Babam dedi ki öpecekse öpsün, öptürecekse öptürsün yoksa kendisi gelecek öpecekmiş, ayrıca o hayvan oğlu hayvana da söyle elini diyafonun düğmesinden çeksin dedi"

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

May 2005
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7145 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog