pen36 header icon36

SHARKI ve SHIIR

Friday, 28. January 2005

...

Ödettiler size ekmeği
Yeri göğü suyu uykuyu
Ve yoksulluğunu
Yaşamınızın


Paul ELUARD

Gönül Yarası filminden

Dağların inciri, dağların güzeli / İncir ağacısın, gam götürensin / Güller içindesin, güller içindesin / Gelin damadın yüreğidir / İncirimiz karadır, güzelimiz esmerdir / Gelin, ne güzel ve görkemlisin...”

Wednesday, 26. January 2005

Merakli Bir Kizla Söylesi

ilk siirini ne zaman yazdin
ilk asik oldugumda
ilk ne zaman asik oldun
ilkokula giderken
nedenli sevebilir ki cocuk
bir insan nasil severse
ama erin bile degil

acilar erken buyutuyor
bizim ulkede cocuklari

anlayamadim

yirmibesi gecmiyorsa basimiz
yedisinde baslariz sevmeye
olumune severiz onbirinde

peki ya ask nedir
en guzel bolusumdur
ne zaman dogdun
hangisini soruyorsun
o da ne demek

1960'ta
buyucek bir bakir legen icinde
iki damla ciglik katisik
bugday kokulu anam
diz kirip
titrek bacaklarindan dogurdu beni

asik oldugumda dogdum ikinci kez
ela gozlu bir kizdi narince
cabuk kirildi
ama ben donemdim geriye

sonra dostlarim dogurdu beni
gurul gurul dusunerek
tezgahtar yoktu aramizda

ve zindanda
siir adinda bir kiz tanidim
baristi kavgaydi insandi
sevdim onu
o da beni sevdi
sevisir dogariz o gunden beri

duvarlar cok yuksek
yakisiklimisin
goremiyorum

gecen gun siir yaziyordum
acilmis dunyaya kollarim
at otede unutulmus bir ayna
egilip baktim yuzume
boyuma posuma
goguslerimi sisirdim
iceri cektim karnimi
yok canim
benzetemedim
bir seye

gozlerim ozlem atesi
alnim kursun yeri
ellerim cocuk eli
boyum insan boyu
tenim alacasafak
insanim iste
olancasi bu

olmek nedir
yasadim diyebilmektir
ya yasamak
olebilmektir cirilciplak orta yerinde yasamin
ama sen cok gencsin

kendine bak
yuzyil yasadim ben

anlayamadim
onemi yok
ben seni anladim

Nevzat Celik
Agustos 1982
(Safak Turkusu, 1984)

Monday, 24. January 2005

An

Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye;
Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.

Özdemir Asaf

Sunday, 23. January 2005

Ş E H S U V A R III

"sizler!
hayatta yaşamaktan başka gayesi kalmayanlar
coğrafya bilmeden öpüşmeye çalışanlar
sizler!
yapısalcılar, ruhsalcılar, masalcılar,
halciler, falcılar
parmak izleri sıfır, duruşları italik olanlar
artık değeri cinine tonik yapanlar
muhtelif muhterem darbeler
heveslerde, tutkularda pür ihtilal.. geçinenler!
sizler!
geçinemeyenler, neme gerekçiler, emekçiler,
emzikçiler, hainler, halidler, oğlanlar!
yolda saati başkasına sorup
sigarasına ateş alıp
sendikaların apışarasında elle doyuma ulaşanlar! Sizler!
aydınlar! aydıngerler, kolay gelsinciler,
asimetrik esinciler
orospucuklar, osurukçular,
üfürükçüler, geri zekalı çocuklar! — ki şehsuvar'ın
anayasası..
mayistler, septemberistler!
sizler!
free gitaristler, peace veletleri, makinistler!
din sülükleri! varoluşçular: kapı komşularım!
sloganın, olağanın şairleri!
sosyal yanları kapitalleri, kapitalleri
yalnızca soğan-ekmek-sosyalizm olanlar!
otuz yaşına kadar solcu
otuz-elli arası sosyal adaletçi
ellisinden sonra bunayıp, otobüslerde
bayanlara arkadan yaslanarak mutlu olabilen
fevkalade entellektüellerimiz!
captain black'çiler, bafra'cılar
bir afra bir tafracılar, taşralılar
vay gülüm doğu diyenler, yesinler seni müstehcen bantını
mantığına yapıştıranlar!
piyanist-şantörlerim: hormonlarım benim!
marxist-şantörlerim: kabaetimin kenarları!
sizler!
liberaller, helaller, haramlar. sadrazamlar
hamlar, hamcık ağızlılar, popodan bacaklılar
omuriliklerini testislerinde saklayan delikanlılar!
amcalarım, teyzelerim; siz, homoseksüeller!
feministler, androsantrikler, sosyal demokratlar,
teokratlar, aristokratlar, sen sümüklü burjuvazi!
oportünistler, optimistler!
bir teselli ver'ciler, allah vergisi takılanlar,
öğrenciler, saygın öğretim üyeleri, seks yıldızları,
heyy! Sizler!
arkadaşlarım, alışamadıklarım; ellerim, ayaklarım!
sizler!
idealistler, egoistler, ütopistler, narsistler!
Ben
şehsuvar!."
sığ sıkıntılar ardınca yükselen havuz
kırmızı balık, bozuk abajur, kullanılmış jilet
sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla
siz olan şehsuvar! Ben
şehsuvar!
sığ sıkıntılar ardınca yükselen buhar
çocukluğunu yaşayamadan büyümüş bir tümör
kandırılmış, tanınmamış kretuvar; unutulmuş
bir tornavida, hiçbir işe yaramayan çivi,
sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla
siz olan şehsuvar! 0 sınırlar
sizin sınırlarınız. Ben
şehsuvar!
sığ sıkıntılar ardınca yükselen belediye otobüsü
abonman biletlerimi sizler mi çaldınız?!

— daha önce karşılaştığımıza
eminsiniz, değil mi?!

k.isk...

Friday, 21. January 2005

Bir Organ Nakli Gibi Sevmiştim Seni

.
Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..
Darmadağın kadınların,darmadağın ettiği erkekler gibi
Sevmiştim seni...
Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,
Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
Aslında işin açıkçası;
Rüzgarın frıtınaya dönüşmesi gibi
Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi

Sevmiştim seni...
Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,
Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
Ortalık yerde durup dururken
Sevmiştim seni...
Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,
Mızraklar kırıldı,kalkanlar delindi,ganimetler paylaşlıdı.
Kasaba meydanında birbirini dövmekten
Yorulan iki kovboy gibi,
Bir tabancanin namlusuyla tetiğiyle,
Kendisinden farklı,
Kendisinden ayrı,
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
Aynı bedene sıklıan iki el kurşun gibi,
Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
Sevmiştim Seni...
.
küçük isk...

Monday, 17. January 2005

...

Vay Kurban
.
Daglarinin, daglarinin ardi,
Nazlidir.
Uçurum kiyisinda incecik bir yol
Gider dolana - dolana,
Bir hastan vardir, umutsuz,
Belki Ayse, belki Elif
Endami kuytuda basak,
Memesinin, memesinin altinda,
Bir sanci,
Bir hayin biçak...

Ölüm bu,
Fikara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kusluk vakti, ya aksam üstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsin, olmus olacak.
Bir hastan vardi umutsuz,
Hasreti uykularda,
Hasreti soguk sularda.
Gayri, iki korku çiçegidir gözleri,
Iki mavi, kocaman korku çiçegi,
Açar, derin kuyularda...

Daglarinin, daglarinin ardi korkunçtur.
Hiç akil edip de düsünen var mi?
Gün kimin hesabina tutar aksami,
Rahmetinden kim demlenir bulutun,
Hayirli evlat makina
Nasil canavar kesilir.
Kurdun, karincanin rizkini veren
Toprak nasil ayartilir,
Yüz vermez topal öküze,
Ve almaz koynuna kara sabani.

Sepetçioglu'm kömür isçisidir,
Mavzer degil, kürek tutar Urfali Nazif
Mal, haraç - mezattir,
Can, pazar - pazar.
Kirmizi, ak ve esmer,
Yumusak ve sert bugdalari
Yaratan ellerin sahibidir bu,
Kör bogaz, nafaka ugruna,
Haldan düsmüs, tebdil gezer...

Daglarinin, daglarinin ardi
Nasil anlatsam...
Agaçsiz, kussuz, gölgesiz.
Çirilçiplak,
Vay kurban...
'Kimbu cennet vatanin ugruna olmaz ki feda.'
Yigitlik, sen cehennem olsan bile
Fedayi kabul etmektir,
Cennet yapabilmek için seni,
Yoksul ve namuslu halka.
Bu'dur ol hikayet,
Ol kara sevda.

Seni sevmek,
Felsefedir kusursuz.
Imandir, korkunç sabirli.
Ip'in, kursun'un ragmina,
Yürür pervasiz ve güzel.
Siradaglari devirir,
Akan sulari çevirir,
Alir yetimin hakkini,
Buyurur, kitabinca...

Gün ola, devran döne, umut yetise,
Daglarinin, daglarinin ardinda,
Degil öyle yoksulluklar, hasretler,
Bir te basak tanesi bile darginkalmayacaktir,
Bir tek zeytin dali bile yalniz...
Sikiysa yagmasin yagmur,
Sikiysa uykudan uyanmasin dag.
Bu yürek, ne güne vurur...
Kaçar damarlarindan karanlik,
Kaçar, bir daha dönemez,
Sunar koynunda yatandan,
Hem de mutlulukla sunar
Beynimizin isiginda yeralti.

Her mevsim daha genç, daha verimli,
Sunar, piril - piril, sebil,
Ömrünün en güzel ask hasadini,
Elimizin hünerinde yeryüzü.
Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar,
Bir'e on, bir'e yüz'le aksama gebe
Safakla dogan isgücü.
Yalanim yok, sözüm erkek sözüdür,
Ol kitapta böyle yazilidir,
Ol sevda, böyledir çünkü...
.
Ahmed Arif

Sunday, 16. January 2005

CEVAP NUMARA DÖRT

Onlar istiyorlar ki
çift ağızlı baltalarıyla
yuvarlansın kafalarımız önüne yarın -
o kara gömlekleri beyaz kordonlu
golf pantolonlu
kadroların..
KARDEŞLER!
Onlara sokakta rastlarsanız eğer
ölümü görmüş gibi çevirin başınızı.
Kirpiksiz sarı gözler gözünüze bakarken
arkadan sırtınıza bir
bıçak girebilir...
Onlar istiyorlar ki
kara toprağın kalbi durana kadar
biz pazarda kelepir bir mal gibi satalım
kafamızın ışığını, gücünü kolumuzun..
Kadınlarımızı karşılarında oynatalım.
Ve dumanlanmağa başlayınca
gözümüzün bakışı,
yavaşlayınca
damarlarımızda kanın akışı
karaya vurmuş balıklar gibi
köprü altlarında yatalım..
KARDEŞLER!
Onlara elleriniz dokunmuşsa eğer
yedi tas su dökün ellerinize.
Yırtarak bayramlık gömleğimi ben
peşkir yaparım size...
Biz
ayrı dillerde aynı şarkıyı okuyanlar,
Biz
aynı yastıkta yatar gibi
toprağa başlarını yan yana koyanlar,
Biz,
yüzümüzün derisi koyu açık yanmış diye,
saçlarımız ayrı ayrı boyanmış diye
barsaklarımızı birbirimizin avucuna dökerek
birbirimizin gırtlağını dişimizle sökerek
gebereceğiz...
Ve kadrolar
parlatarak
kara gömleklerinin beyaz kordonlarını
gömecekler kadife koltuklara
golf pantolonlarını...
KARDEŞLER!
Onların adına benziyorsa adınız eğer
adınızı değiştirin.
Vebanın girdiği kapıdan girin
onların evine atmayın ayak....
Onlar istiyorlar ki
çift ağızlı baltalarıyla
yuvarlansın kafalarımız önüne yarın -
o kara gömlekleri beyaz kordonlu
golf pantolonlu
kadroların......
Nazim Hikmet

Saturday, 15. January 2005

ERZURUM DAĞLARI

Erzurum dağları da kar ile boran  
Almış dört yanımı da dert ile verem  
Sizde bulunmaz mı da bir kurşun kalem  
Yazıp ahvalimi de dosta bildirem  

Oy beni beni de belalı beni  
Satarım bu canı da bırakmam seni  
Çıkarım dağlara da dert yesin beni  
Oy beni beni de belalı beni  

Dört yanımı gurbet sarmış telinen  
Yaslı yaslı bayram ettim elinen  
Göz göz oldu yaralarım dilinen  
Yaramı sarmaya da derman bulunmaz  

Oy beni beni de belalı beni  
Satarım bu canı da bırakmam seni  
Çıkarım dağlara da kurt yesin beni  
Oy beni beni de belalı beni 

                    Halk Türküsü / RUHİ SU

Friday, 14. January 2005

Hekimoğlu

Martin taşırmış o, üstelik de martinin aynalısı. Öyle ki kundağına bak resmini gör, ayna gibi. Bir kere yaman şeydir martin. Omuzuna astın mı dehşeti yayılır, bastın mı tetiğine düşmanı serer. Gerçi Köroğlu "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" demiş. Niye ? Kim icat etmiş tüfeği ? Bolu Beyi. Yeke yek Köroğlu'nun üstesinden gelemeyince, çıkıp da dağlara yaslanamayınca, işi tüfeğe dökmüş. Uzaktan, pusudan. İşte ne yapabilirse. Hoş Fatsa'nın ağaları da bundan farklı değil. Salihli'de, Bohçaarmut' ta, Çitlice' de ve öteki köylerde sarılmıştır silaha. Zulüm için, ha!. Yoksul ağzını açmasın, hakkını istemesin. Ama tüfek icat olsa da, hak haktır. Hekimoğlu, "Aynalı Martin kendi neslime yaptırdım" der. Nesli topraksız, kendi çoban, devir de eski. Öksüzün gözyaşına kim bakar? İllaki şu Hekimoğlu türküsü. Gün bugün söylenir durur, kulağına değenin yüreği gümbürder, gözleri dolar. "Hey gidi koca yiğit, hey gidi koca Hekimoğlu" diye.
Hekimoğlu'nu 'hekimoğlu' yapan ağanın gaddarlığı, kendi yiğitliği

Kim bu Hekimoğlu? Neden mi ortaya çıktı? Onu bize getiren diller farklı. Ağa kalıntılarına sorarsanız Hekimoğlu rezilin rüsvanın biridir. İffetsizin, kanun kaçağının biri. Köylüye sorarsanız iş değişir. Hekimoğlu merttir, yiğittir, fukaranın malına dokunmaz, kimsenin ırzına el sürmez, hakkı hukuku gözetir kendince. İşte böyle Hekimoğlu' nun kimliği bu dillerde şekillenir. Fatsa'nın Yassıtaş Köyü'ndendir Hekimoğlu. Balık etli, buğday tenli bir delikanlı. Sekiz on yaşlarında iken anası ölmüş, babası zaten kendi geçiminden aciz. O kendine muhtaç bir himmetdedir. Oğluna bile himmet edemez. Böyle olunca, yol ağa kapısına açılır, çoban duracak. Babasının yürek bağı incelmiştir ama çare ne ola yoksulluk bu. İşte Hekimoğlu, Hekimoğlu olmadan önce böyle bir çobandır. Onu "Hekimoğlu" yapan ağanın gaddarlığı ve bir de kendi yiğitliği olur. Bir kere ağa katı yürekli, aksi, titiz bir şey ki onu bir saniye bile boş koymaz. Tarlaya git, çift sür, darı çapala, davar güt, ağaç kes, atları yemle, yani nerede ne iş varsa koş hem de karın tokluğuna. Yıl on iki ay, gün yirmi dört saat çalış, çabala.
Toprak ister, evden kovulur
Hekimoğlu' nun içinde bir toprak özlemi "Ah be bir iki parça tarla da benim olsa, şöyle ekip dikip yetirsem ,evim barkım olsa, çoluk çocuğa karışsam, ambarım dolu olsa" yalnız kör olası toprak yok ki. Hayli hülyası kararır, okkalı bir soğukluk çöker üstüne. Böyle giderse sonu ayaz, ne evi olur ne karısı, ne ambarı. Kalkar bir gün "İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü" deyip toprağa olan hasretini ağaya çıtlatır. Kıyamet kopar. Halis Ağa'nın zaten iki yüzü dünden kara, vermez toprağı ve araları daha bir bozulur. Halis Ağa dayağı çoğaltır, sesini yükseltir, işleri artırır, dün birse bugün iki, Hekimoğlu'nun durumu daha bir zorlaşır. Yüreğindeki toprak özlemi daha da artar. Bir de Narin' in sevdası eklenir buna. Narin de Narin, güzel, sevimli, alımlı, çalımlı bir kız ki bir de alçak gönüllü. Tutar Hekimoğlu bir daha varır ağasının yanına "Ağam iki parça tarla ver bana, senin tarlan çok, malın mülkün gani ben dersen tarla takım hak getire. Sayende adam sırasına katılır çoluk çocuğa karışırım". Ağanın tepesi atar yine. "Sen kim tarla kim? Çoluk çocuk sana ne gerek, iki çıplak bir hamama yakışır" der. Ağzını açıp gözünü yumar. Çobanın sevdasına da kalayı basar. Tekme tokat kovarlar evden.
Namı dağları tutar
Hekimoğlu sabreder ilkin sonra dayanamaz "yeter artık" deyip dağların yolunu tutar. Aynalı martini ısmarlar omzuna asar, tetiğe basar. Nice zalim haksız varsa köşe bucak kaçar Hekimoğlu'ndan. Halis Ağa'nın tepesi atar. Kese kese altınlar kiralık katillerin emrine yollanır, öteden beriden adam aranır. Hekimoğlu'nun namı da dağları tutar. Çitlice'den Belalan'a, Sarıhalli'den Gürgent Yaylası'na kadar içindeki toprak hasreti Narin'in sevdasına karışır yoğrulur ve zalimlere olan kini bin beter büyür. Ama şu Narin' i ne etsin, sevdası var yüreğinde onun için konaklar yaptırsa döşetmek çoru, ağalar bir olmuş baş etmek zor, bir belalı, bir hasretli, bir tatlı dünya ki.
Kış gecesinde vururlar Hekimoğlu'nu
Ağalar küplerde de sonuç yok. Bu sefer işi Aslan Ağa'ya havale ederler. Aslan Ağa derseniz eli uzun Zaptiye katında hatırlı, bir dediği iki olmuyor, "Ne yapıp yap Hekimoğlu' nun işini bitir" derler. "Paraysa para, adamsa adam, malsa mal". Aslan Ağa'nın güveni ise Zaptiye' de. Kendi önde zaptiyeler arkada düşerler dağlara, şura senin bura benim deyip gezerler, ama boş. Köylerden adam tutarlar parayla. Ne zaman ki Hekimoğlu geçer oradan, haber uçar zaptiyeye. "Şu gün şu saatte, yanında iki atlıyla geçti buradan". Zaptiyeler at kovar, haberin geldiği köye. Bir yandan Ünye tarafı tutulur, bir yandan Ordu. Bir kış gecesinde sararlar Hekimoğlu'nu. Sararlar ya Hekimoğlu vuruşa vuruşa yarar çemberi, ama yine de kurtulamaz. Ünye sırtında yeniden kıstırılır, vuruşur. Aynalı martini bir yana, kendi bir yana düşer kavga sonunda. Atın terkisine bağlayıp getirirler ölüsünü.

...




Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım da Narinim kendi neslime
Hekimoğlu derler ufak bir uşak
Bir omuzdan bir omuza Narinim on arma fişek
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu dediğin de Narinim aslan yürekli
Konaklar yaptırdım döşeyemedim
Ünye Fatsa bir oldu da Narinim baş edemedim
Ünye Fatsa arası ordu da kuruldu
Hekimoğlu dediğin Narinim o da vuruldu

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

April 2025
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 1 
 2 
 3 
 4 
 5 
 6 
 7 
 8 
 9 
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
 
 
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7506 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog