EVLİ ERKEKLER VE AŞK...
Evliyken âşık olmak ya da evli birisine âşık olmak hep tartışılır durur. Sevgiyi, aşkı görmezden gelenler, kurallara göre yaşamayı benimseyenler, bu durumu bir türlü kabullenemezler. Kabullenemedikleri gibi, kimin başına gelmişse de onu kınarlar, onaylamazlar.
Oysa aşkı yaşamak, heyecanlanmak, yüreğin hop etmesi, arzulamak gibi duygular, öyle yoğun ihtiyaçlardır ki, hiçbir kurala uymazlar. Bağımsızdırlar, kendi başlarına hareket ederler, sahibinin, "yapayım, yapmayayım" şeklindeki kararları bile hiç işe yaramaz.
* İşte bu nedenle âşık olmak, heyecanlanmak ihtiyacına kapılan bir kişi evli ise de âşık olur, evli birisine de olur. Bu insanları kınayıp, eleştirip, karalamanın hiçbir anlamı yoktur.
Öte yandan da; evli bir erkeğe âşık olmak, hele hele onun karısıyla olan ilişkisini sonuna kadar götüreceğini bile bile, pek mutluluk verici bir şey olmasa gerek. Çünkü aşk her zaman beraber olma isteğini, ona dokunarak yatma arzusunu, birlikte gezip eğlenip gülme özlemini ve en önemlisi kıskançlığı da barındıran bir duygu. Geceleri gidip de bir başka kadınla birlikte uyuyan, o kadınla yolculuklara çıkan, o kadınla tüm hayatı paylaşan, âşığıyla yalnızca kaçamak ilişkiler yaşayan bir erkek, insanı ciddi olarak acıtmaz mı? İlk günlerdeki o kaçamak ve yasak ilişkinin verdiği heyecan yerini üzüntüye bırakır ve hem çok acıtır ve hem de bana göre böyle bir ilişkiyi yürütmenin anlamı da yoktur. Hayat acılı bir aşk yaşayacak kadar uzun değil.
Üstelik bu üçlü yaşam içinde erkeklerin çoğu son derece bencil bir tavır sürdürüyorlar. Sevgililerine karılarını hiç sevmediklerini, onunla pek bir ilgisi kalmadığını söyleyip, onunla boşanmaya, o düzeni bozmaya hiç niyetli görünmüyorlar. Adam eğer öteki kadına âşıksa ve gerçekten evli olduğu ile ilişkisi bitmişse, ne gibi bir güç onu o evde, sevgilisinden uzak tutabilir? Çoluk çocuk bahanesi de palavra. Yetişmiş, evlenmiş çocukları olan adamlar bile bu bahaneyi gösterip komik oluyorlar.
Ne yazık ki erkekler evi ve sevgilisi arasındaki üçlü yaşamı büyük bir rahatlıkla sürdürüyor. Bu durumda her iki kadın da üzülüyor. Birisi bir şeyleri hissedip, artık erkeğin sevgisinin kaybolmasına, aldatılmasına üzülüyor; öteki madem seviyor, niye benimle olmuyor, gidip başka kadının koynuna giriyor diye üzülüyor. Beyefendi ise, "düzenimi bozamam" gerekçesiyle iki kadınla birden gönlünü hoş ediyor... Birinin ev kadınlığından, ötekinin kaçamak buluşmalarından, heyecanından, yenilik keyfinden yararlanıyor.
* Evli birini sevmenin ahlâksızlık olmadığını düşünüyorum. Ama bu kadar korkak, yalancı, iki yüzlü, kaçamak, zayıf, bencil bir erkekle uzun bir süre yaşamanın da mutsuzluk verici bir şey olduğuna inandığımdan, bana sorulduğunda, evli bir erkekle beraber olunmaması yönünde konuşmalar yapıyorum. Hiçbir işe yaramayacağını bilsem de.
Evli olup da çapkınlığı elden bırakmayan bir grup erkek var. Bunlar her hakkı kendilerinde gören, evdeki karısına bile özen göstermeyen saygısız tipler.
Ama bu ikili ilişkiyi sürdüren tipler, bir de "âşığım" diyorlar. Aşk, âşık olduğu kişiyi üzemeyecek kadar, bundan böyle artık bir başkasının yanında uyuyamayacak kadar, her zaman onunla olmayı isteyecek kadar önemli ve yoğun bir duygudur. Ne kendilerini kandırsınlar ne de karşısındaki insanı üzsünler.
Duygu Asena
Oysa aşkı yaşamak, heyecanlanmak, yüreğin hop etmesi, arzulamak gibi duygular, öyle yoğun ihtiyaçlardır ki, hiçbir kurala uymazlar. Bağımsızdırlar, kendi başlarına hareket ederler, sahibinin, "yapayım, yapmayayım" şeklindeki kararları bile hiç işe yaramaz.
* İşte bu nedenle âşık olmak, heyecanlanmak ihtiyacına kapılan bir kişi evli ise de âşık olur, evli birisine de olur. Bu insanları kınayıp, eleştirip, karalamanın hiçbir anlamı yoktur.
Öte yandan da; evli bir erkeğe âşık olmak, hele hele onun karısıyla olan ilişkisini sonuna kadar götüreceğini bile bile, pek mutluluk verici bir şey olmasa gerek. Çünkü aşk her zaman beraber olma isteğini, ona dokunarak yatma arzusunu, birlikte gezip eğlenip gülme özlemini ve en önemlisi kıskançlığı da barındıran bir duygu. Geceleri gidip de bir başka kadınla birlikte uyuyan, o kadınla yolculuklara çıkan, o kadınla tüm hayatı paylaşan, âşığıyla yalnızca kaçamak ilişkiler yaşayan bir erkek, insanı ciddi olarak acıtmaz mı? İlk günlerdeki o kaçamak ve yasak ilişkinin verdiği heyecan yerini üzüntüye bırakır ve hem çok acıtır ve hem de bana göre böyle bir ilişkiyi yürütmenin anlamı da yoktur. Hayat acılı bir aşk yaşayacak kadar uzun değil.
Üstelik bu üçlü yaşam içinde erkeklerin çoğu son derece bencil bir tavır sürdürüyorlar. Sevgililerine karılarını hiç sevmediklerini, onunla pek bir ilgisi kalmadığını söyleyip, onunla boşanmaya, o düzeni bozmaya hiç niyetli görünmüyorlar. Adam eğer öteki kadına âşıksa ve gerçekten evli olduğu ile ilişkisi bitmişse, ne gibi bir güç onu o evde, sevgilisinden uzak tutabilir? Çoluk çocuk bahanesi de palavra. Yetişmiş, evlenmiş çocukları olan adamlar bile bu bahaneyi gösterip komik oluyorlar.
Ne yazık ki erkekler evi ve sevgilisi arasındaki üçlü yaşamı büyük bir rahatlıkla sürdürüyor. Bu durumda her iki kadın da üzülüyor. Birisi bir şeyleri hissedip, artık erkeğin sevgisinin kaybolmasına, aldatılmasına üzülüyor; öteki madem seviyor, niye benimle olmuyor, gidip başka kadının koynuna giriyor diye üzülüyor. Beyefendi ise, "düzenimi bozamam" gerekçesiyle iki kadınla birden gönlünü hoş ediyor... Birinin ev kadınlığından, ötekinin kaçamak buluşmalarından, heyecanından, yenilik keyfinden yararlanıyor.
* Evli birini sevmenin ahlâksızlık olmadığını düşünüyorum. Ama bu kadar korkak, yalancı, iki yüzlü, kaçamak, zayıf, bencil bir erkekle uzun bir süre yaşamanın da mutsuzluk verici bir şey olduğuna inandığımdan, bana sorulduğunda, evli bir erkekle beraber olunmaması yönünde konuşmalar yapıyorum. Hiçbir işe yaramayacağını bilsem de.
Evli olup da çapkınlığı elden bırakmayan bir grup erkek var. Bunlar her hakkı kendilerinde gören, evdeki karısına bile özen göstermeyen saygısız tipler.
Ama bu ikili ilişkiyi sürdüren tipler, bir de "âşığım" diyorlar. Aşk, âşık olduğu kişiyi üzemeyecek kadar, bundan böyle artık bir başkasının yanında uyuyamayacak kadar, her zaman onunla olmayı isteyecek kadar önemli ve yoğun bir duygudur. Ne kendilerini kandırsınlar ne de karşısındaki insanı üzsünler.
Duygu Asena
zehni - 24. Jan, 23:28