İnsanlar iktidara bağımlı değil.
Fakat birbirlerine kardeş olarak bağlı olmalıdırlar.
iktidar olmadan : ANARKE
( godwin-stirner-proudhon-bakunin ve tolstoy )
prometheus - 30. Jan, 19:01
Tek başıma çıkirem ben
Dağlara bala dağlara
Yangını volkan görirem
Cin görirem
Can görirem
Mezarda hortlak görirem
Bin türlü tufan görirem
Gullidiyaban görirem
Korkmirem korkmirem
Bala korkmirem
Şafak vakti düşirem ben
Çöllere bala çöllere
Kükremiş aslan görirem
Kan yiyen sırtlan görirem
Dalgalı umman görirem
Cin görirem
Can görirem
Mezarda hortlak görirem
Bin türlü tufan görirem
Gullidiyaban görirem
Korkmirem korkmirem
Bala korkmirem
Bu korkmamazlığım ile
Vallahi bala billahi bala
Tillaki bala
Harda bir yobaz görirem
Harda bir softa görirem
Harda bir molla görirem
Korkirem bala korkirem
Dalkavuk fikirlerinden
Riyakar zikirlerinden
Korkirem bala korkirem
( anonim / Azeri )
prometheus - 30. Jan, 18:53
Tıngırtılar...
YAZI adamları için söylenmiş, acı hardallı bir söz vardır: - Bir yazar, gelmek istediği yere geldiğinde; artık gitme zamanıdır.
Siyasetçiler içinse, durum tam tersi:
- Bir siyasetçi, gelmek istediği yere geldiğinde; artık kalma zamanıdır.
***
Gayet titiz ve düzenli bir siyasetçi, bir doktorun muayenehanesine gitmiş. Önce şapkasını çıkarıp bir masanın üstüne koymuş. Sonra ceketini çıkarmış, eliyle şöyle hafiften tozlarını silkip, özenle katlamış ve onu da yanına koymuş şapkasının. Arkasından kravatını çıkarmış; üçe katlayıp, ceketinin hemen yanına koymuş. Derken düğmelerini çözüp gömleğini çıkarmış; çıkardıktan sonra tekrar iliklemiş gömleği; kollarını gömleğin önünde çapraz kavuşturarak, onu da özenle dörde katlayıp, yanına bırakmış ceketinin.
***
Sıra gelmiş pantolonu çıkarmaya... Titiz ve özenli siyasetçi, pantolonunu da çıkarıp, masanın üstüne uzatmış ve çizgisi bozulmasın diye, doktorun kitaplığından aldığı, kalın tıbbi kitapları dizmiş üstüne. Nihayet donunu da çıkarıp, bir güzel katladıktan sonra, ötekilerin yanına koymuş.
***
Tam o sırada aklına gelmiş, mendilini pantolonunun cebinde unuttuğu...
Pantolonun üstüne koyduğu tıbbi kalın kitapları kaldırmış; pantolonun cebine sokmuş elini, mendilini çıkarıp, onu da özenle dörde katladıktan sonra masanın kıyısına bırakmış ve tekrar pantolonunu düzeltip, üstüne yeniden yan yana dizmiş doktorun kalın tıbbi kitaplarını...
***
Siyasetçi, çıkardığı ve bir mağaza vitrinine yerleştirir gibi, titizce sıraladığı giysilerine şöyle bir bakış fırlattığı sırada; hastasının soyunmasını izlerken sinirleri bir hayli gerilen doktor:
- Söyleyin, demiş, niye görmeye geldiniz beni, neyiniz var?
Doktorun karşısında çırılçıplak ayakta duran siyasetçi, hafif öne doğru eğilmiş ve elleriyle hayalarını göstererek:
- Bunlar için, demiş...
Tepesi iyiden iyiye atmaya başlayan doktor:
- Nesi var ki, hayalarınızın, demiş.
- Baksanıza biri, ötekinden daha sarkık.
- Eee yani?
- Ben memleketin başına geçip, ülkeye çekidüzen vermek çabası içindeyim de; muhaliflerin, "Sen önce kendini düzelt" diye karşı çıkmalarını engellemek istiyorum; o nedenle...
- Bütün bunların ne ilgisi var, hayalarınızdan birinin daha sarkık olmasıyla.
- Öyle demeyin doktor; biz ülkeyi, sade canımız ciğerimizle, değil; aynı zamanda kıçımız, penisimiz, testiküllerimizle de yönetiyoruz. Hepsinin düzgün olması gerek. Bu bir memleket sorunu...
Cetin Altanin milliyetteki 30.01.05 yazisindan
zehni - 30. Jan, 15:08