pen36 header icon36

Wednesday, 12. January 2005

İLKÇAĞ - FELSEFE ve TRAGEDYA - III.BÖLÜM : AİSKYLOS

III.BÖLÜM : AİSKYLOS

Hayatı ve Eserleri

Aiskhylos, İ.Ö. 525 yılında Eleusis'te doğdu. Babasının klanı bilinmiyor, fakat, ailesinin eupatrid (soylular) dan olduğu biliniyor. Aristokratik gelenekten, büyük bir çiftçi ailesinden gelen Aiskhylos, doğum yılı göz önüne alınırsa Hippias'ın tiranlığını anımsayacak bir durumdaydı.

Kent Dionysia'ya ilk çıkışı (début) 499'da oldu, fakat on beş yıl ödül kazanamadı. Son üçlemesi olan Oreteia'yı yazdığı 458 yılına kadar 40'ı aşkın yıl boyunca oyun yazmayı sürdürdü. 90 kadar oyunu olduğu biliniyor. Ancak bunlardan, tam olarak bugüne kalanların sayısı 7'dir. Yaşamının büyük bir kısmı Attika'da geçti, fakat oyunlarının bazılarının oynandığı, Syrakusa tiranı Hieron'un sarayına iki defe gitti. (İ.Ö.471-458). 456 yılında da Gela'da öldü. 468 yılındaki yarışmada Sophokles'e yenildiği bilinmektedir.

Aiskhylos, tragedyaya ikinci oyuncuyu eklemiştir, böylece diyaloğun oranı genişlemiş, koronun şarkıları azalmış ve olay ön plana çıkmış oldu. Aiskhylos, aynı zamanda oyunun sergilenmesinde de birtakım yenilikler getirmiştir. (Çeşitli duyguların maskelerle -prosopa- ifadesi,bol kıvrımlı elbiseler,yüksek tabanlı ayakkabılar -kothornos- gibi...)

Kronolojik sıraya göre en eski oyunlarından biri olan HIKEDİKES (YALVARICILAR)'da, Danaos'un kızları, akrabaları olan, Aigyptos'un oğullarıyla evlenmemek için babalarıyla birlikte, Mısır'dan kaçarak Argos'a sığınmak isterler. Argos kralı, Mısırlı bir kahraman tarafından tehdit edilmesine rağmen, onları büyük bir konukseverlikle kabul eder. Yakarıcılar bir dörtlemenin ilk oyunudur. Danaos kızları, dıştan evlenme kuralının mutlak olduğu eski düzenden yanadırlar, bu yüzden kuzenleriyle evlenmek istemezler. Ancak aralarında biri -Hypermnestra- kardeşlerine zıt olarak, babasının tarafından çekilerek kocasına boyun eğmeyi seçer. Nitekim, üçlemenin sonunda, yargı önüne çıkarıldığında, Aphrodite tarafından savunulup aklanacaktır. Aiskhylos bu oyunda, zamanının kadın sorununu işlemiştir. Hypermnestra'nın aklanması, artık böyle evliliklerin yasak olmadığına bir işarettir. Evlilik yeni bir biçim almıştır. Kadın, erkeğine bağlıdır. Bu bağlılık ve kadının erkeğine göre aile içindeki statüsü, oyunda, Argos Kralı'nın sözlerinden anlaşılır.

PERSLER (472) oyunu bir dörtlemenin ikinci oyunudur. Aiskhylos, burada kendisinin de katıldığı Salamis Savaşı'nda, Perslerin uğradığı yenilgiyi anlatır. Oyun, Agamemnon'daki gibi savaşa katılamamış yaşlılar korosunun endişeli ağıtlarıyla başlar. Pers lideri Kserkes'in annesi Atossa da gördüğü kötü rüyadan bahseder. Bu arada sahneye gelen haberci savaşta bozguna uğradıklarını haber verir. Darios'un hayaleti görünür. Savaşın yenilgiyle sonlanmasının sebebi, Kserkes'in gururu ve ölçüsüzlüğüdür. Oyun, Kserkes'in ezik bir halde dönüşü ve koronun yas şarkısıyla sona erer.

HEPTA EPİ THEBAS (THEBAİ'YE KARŞI YEDİLER) 467 yılındaki yarışmada birincilik kazanmıştır. Ve, Laios, Oidipous ve Sphınks oyunlarından oluşan dörtlemenin üçüncü oyunu olarak yer alır. Oyunun konusu; Oidipus'un oğullarının, kendisinin ölümünden sonraki iktidar mücadelesidir. Polineikes ve müttefiki olan altı lider, Thebai kentini kuşatırlar. Yapılan savaşta iki kardeş birbirlerini öldürürler.

PROMETHEUS DESMOTES(ZİNCİRE VURULMUŞ PROMETHEUS) oyununun 465 yılından yazıldığı tahmin edilmektedir ve bir üçlemenin (Kurtulmuş Prometheus ve Ateşi Taşıyan Prometheus'dan önceki) ilk oyunudur. Konusunu, insanlara ateşi ve medeniyeti öğreten Prometheus'un, Zeus tarafından cezalandırılması miti oluşturmaktadır. Oyunda bir zorba olarak gösterilen Zeus ile akılcı düşüncenin sembolü olan Prometheus çatışması, Atina halkının bilinçlilik düzeyinin yükselişini göstermektedir.

ORESTEİA ÜÇLEMESİ bugüne kalmış tek üçlemedir. Konusunu, lanetli Atreusoğullarının korkunç yazgısı oluşturur. İlk oyun olan AGAMEMNON'da, Troya seferinden dönen Agamemnon'un, karısı Klytaimnestra ve onun aşığı Aigisthos tarafından öldürülmesini görürüz. Klytaimnestra, bu cinayeti, kocasından (sefere çıkmadan önce tanrılara kurban ettiği) kızının intikamını almak için işlemiştir. Aigisthos'un da bu suça ortak olması, amcası Atreus'un babasına yaptıklarının bir uzantısıdır. Söylenceye göre Atreus, bir iktidar mücadelesi içinde kardeşi Thyestes'i (Aigisthos'un babasını) ülke dışına sürer. Fakat bir süre sonra barış bahanesiyle geri çağırır ve onuruna bir şölen verir; şölende gizlice öldürdüğü oğullarının etini sunar Thyestes'e.. Thyestes, cinayeti öğrenince, tüm Atreus soyunu lanetler. Aigisthos, Atreus'un cinayetinden kurtulabilen tek çocuktur. Şimdi, aynı intikam zemininde, Klytaimnestra ile birleşmiştir. Ancak onları birleştiren şeyin yalnızca intikam olduğu da söylenemez. Aralarında bir aşk bağı olduğu da kesindir. Klytaimnestra, Agamemnon'un seferden dönüşüne kadar gizli tuttuğu bu aşkı, cinayetten sonra iktidarını güçlendirmek amacıyla halka açıklar. Aigisthos'u kendisine eş seçtiğini bildirir. Bu da, anaerkil toplum yapısından ataerkil yapıya geçişin bir göstergesidir.

Üçlemenin ikinci oyunu olan KHOEPHOROİ (SUNU TAŞIYANLAR) sürgündeki oğul Orestes'in Argos'a geri dönüşünü ve babasının intikamını alışını anlatır. Orestes, şehre geldiğinde ilk olarak babasının mezarını ziyaret eder. Burada kızkardeşi Elektra ile karşılaşır. İki kardeş, babalarının mezarı başında, intikam kararı alırlar. Orestes önce Aigisthos'u sonra da annesini öldürür. Ancak, intikam tanrıçaları -erinyler- Orestes'in peşine düşerler. Ve böylece üçlemenin son oyunu olan EUMMENİDES (HAYIRLI TANRIÇALAR) başlar. Orestes, Erinyler'den kurtulmak için Delphoi'deki Apollon tapınağına sığınmıştır. Fakat Erinyler buraya da gelince Apollon, Atina'ya gitmesini tavsiye eder. Orestes, burada, Areios Pagos'da yargılanır. Apollon bu mahkemede Orestes'in yanında yer alır. Böylece dava, tanrılar arasında bir potmos (görev-sorumluluk-vazife payı) savaşına dönüşür. Anaerkil aile düzeninin bir sembolü olan Erinyler -ki onlara ilkel dönemde kadınların tapımda bulundukları biliniyor- savunularında haklıdırlar. Çünkü aile içi cinayetlerde katilden intikam almak onların görevidir. Apollon ise -ki ona da Atinalılar "baba"(patroios) olarak taparlar- evliliğin kutsallığını ve erkeğin önceliğini savunur. Orestes'in aklanması böylece Ataerkilliğin hakimiyetini anlamına da gelmektedir.Ayrıca "mahkeme" olgusu, ılımlı bir demokrat olan Aiskhylos'un da yeni düzene bakışını belirginleştirir.

Dil ve Üslup
Aiskhylos'un dili güç anlaşılan yoğun bir dildir. Şair eserlerinde bolca mecaz kullanmış, alışılmadık benzetmelerden kaçınmamıştır. Üslubunda epos'ların etkisi görülür. Diyaloglarında lirik unsur hakimdir. Bu lirizm samimi ve doğaldır.

Aiskhylos'da Konular
Aiskhylos, toplumdaki çeşitli din ve ahlak konularını ele almış, insan duygularını işlemiştir.Yeni ahlak düzeni ve tanrısal adalet, tragedyalarının ana öğretisini oluşturmaktadır. Karakterler ayrıntılı işlenmemiş, fakat, en güçlü özellikleriyle verilmişlerdir. Oyunlarında eylem tragedyanın odak noktası haline gelir.

Aiskhylos, bir Pytagorasçı mıydı?

Cicero, Aiskhylos'un Pytagorasçı oluşunu bir söylence olarak algılıyor. Ancak Thonson'a göre bu söylencenin doğruluğunu kabul etmek gerekir. Bizce de bu doğruluk, Aiskhylos'un oyunlarında ispatlanmaktadır.

Bu noktada tekrar geriye dönmek, Orfeciliği ve Pytagorasçılığın bundan ne yönlerde etkilendiğini belirtmek yerinde olacaktır.

İ.Ö.VI.yüzyıl boyunca tüm Yunanistan'da Orfecilik diye bilinen yeni bir Dionysos tapımı hakimdi. Tapımlarda gizem ögesi hakimdi. Orfecilerin temelde, malından mülkünden edilmiş köylü sınıfının sorunlarını işlediği bilinmekte; bu durum bizi, Orfecilerin Hesiodosçu bir söylem içerisinde olduklarını kabul etmemize zorluyor. Örneğin kaynağını Hesiodos'da bulduğumuz Orfeci Aşk kavramı, aristokratik düşünceye doğrudan bir başkaldırıdır. Soylular için aşk tehlikelidir; çünkü arzu, tutku ve yetkinmezlik içermektedir. Aristokratik düşüncenin eğilimi, şeyleri birbirinden ayrı tutmak, bölmekti. Orfeciler içinse aşk saygı duyulacak bir şeydi, çünkü ayrılmış olanın yeniden birleştirilmesini sağlıyordu. Empedokles'in felsefesinde de Orfeci aşk işlenmektedir. Ona göre maddeleri (rizomata) biraraya getiren aşk -sevgi-, onu zorla ayırmaya çalışan ise nefret -çatışma-dır. Evren, aşk çatışmaya üstün geldiği anlarda ancak iyi durumdadır.

Orfecilere göre yaşam, insanın günahlarının kefaretini ödediği bir cezadır. İnsanın ölümsüz yanı -ruhu-, ölümlü yanına -bedene- hapsedilmiştir. Ölümden sonra ruh yargılanır. Eğer ruh, bedenle temas yoluyla, günahının ödenme çaresini tamamiyle çürüttüyse sonsuza dek Tantarus'un hapishanesinde ezaya terk edilir. Eğer günahy tedavi edilebilecek gibiyse, içi temizlenir, arıtılır ve cezasını çekmek üzere yeniden dünyaya gönderilir. Bedence lekelenmeden üç kez yaşadıktan sonra bedence serbest bırakılır ve kutsanmışların göklerdeki birlikteliğine katılmaya gider.
Bundan sonra görmemiz gereken Orfeci ananke (acı çekme) -ya da zorunluluk-tur. Moiralar (kader ya da kişinin yaşamdan aldığı pay), köleciliğin ortaya çıkmasıyla birlikte ananke'ye dönüşmüşlerdir. Orfecilerin ruh bedeni terkettikten sonra okumak üzere öğrendikleri formüllerden biri şuydu: "Keder ve yoksulluk çemberinde uçtum geldim". Doğum Çemberi, Kader Çemberi ve Zorunluluk Çemberi olarak düşünülen bu Çember kavramı, kesin olarak söylenebilir ki, kölelerin cezalandırıldıkları işkence aletini bir anıştırmadır. Köleler bir çembere bağlandıktan sonra çember döndürülürdü. Gerçek yaşamdaki işkenceden kurtulma böylece Orfeci simgeciliğinde erimiş olur. Bu simgecilik, daha sonra, bir Orfeci olmasa da Platon'u etkilemiş, Tartarus zemini Platon'un mağarası olmuş ve İdealar evrenine dönüşmüştür.

Orfecilik bir devrimci hareket değildir. Ancak aristokratik ahlak yasalarına karşı çıktıkları kesin. Aristokratların, "umut tehlikelidir, sevgi tehlikelidir, çok fazla şey için çabalamak tehlikelidir" anlayışları, Orfeciler tarafından bozulmuştur. Orfecilere göre tüm yaşam, çaba ve savaşımdır. Yeter ki insan bu yolu cesaretle koşsun, sonunda zaferin ödülünü kazanabilir ve tanrı olabilir.
Orfecilerde görünen temel ögeler -arınma, erginleme, kurtuluş, beden ve ruh ayrımı- Pytagorasçılarda da vardı. Pytagorasçıların da törenleri büyük bir gizem taşır ve bu yüzden de gizlilik içinde yürütülürdü. Onlar da ruhun yeniden dünyaya geldiğine inanıyorlardı ve bunu Zorunluluk Çemberi olarak tanımlıyorlardı. Son derece sofu ve sessiz düşünceye dalmaya çok düşkünlerdi. Pytagorasçılar da Orfeciler gibi bir tarikat biçiminde ortaya çıktı. Orfecilerin "Dil üstündeki kapı" sı, (eleusis'lerin 'dil üstündeki anahtar'ı), Pytagorasçılarda "Dil üstünde öküz" e dönüşmüştü. Ancak Orfecilerden ayrıldıkları noktalar da vardı. Örneğin Pytagorasçıların koruyucu tanrıları Dionysos değil Apollon'du. Orfecilerin, dinginci ve dünyadan el etek çekmeye razı olmalarına karşın Pytagorasçılar, köktenci bir program uygulayarak bu dünyayı değiştirmeye yönelik ateşli bir çaba içindeydiler. Orfecilik gücünü, politik olarak örgütlenmemiş, malsız mülksüz köylü takımından alırken, Pytagorasçıların destekçileri, halk hareketinin etkin ve sınıf bilincine sahip kesimiydi.

Şimdi tekrar soralım: Aiskhylos bir Pytagorasçı mıydı?... Aiskhylos'un doğumyerinin (Eleusis) mistik geleneklerle dolu olduğu unutulmamalıdır. Bir söylenceye göre, Aiskhylos'un sahne için desenlerini çizdiği giysilerden bazıları Eleusis rahiplerince alınmıştı. Bir başka söylenceye göre de Aiskhylos, oyunlarında mistik gizleri açığa vurduğundan dolayı yargılanmış, fakat bunların giz olduğunu bilmediğini söyleyerek aklanmıştı. (Mistik düşüncelerin dramada kullanılışı, Oresteia'nın en göze çarpan özelliklerinden biridir.)

Aiskhylos, Persler oyununda Dareios'un hayaletini sahneye getirerek bu konuda ilk olmuştur. Böyle bir olaya epos'da bile rastlamak gerçekten güç. Aiskhylos'un bunu yapışının altında, Orfik ruh kavramının ya da Pytagorascı ruh gel-gitininin (dünyaya yeniden gelişinin) bir etkisi olup olmadığı konusunda net olarak bir karara varmak için henüz erken. Ancak, Oresteia'da, Pytagorasçı belirtiler daha fazla netleşir:
Yaşlılar korosu geçmişe sağlam bir inançla sahneye girer, fakat çok geçmeden gelecek için kaygılarını hafifletme yollarını aramaya başlarlar. Geçmişe dönerek savaşın mutlu başlayışını anımsarlar, fakat hemen sonra bunun için ödedikleri bedeli (İphigenia'nın kurban edilişini) düşünürler; sanki, söken şafak kurtuluşun değil daha başka bir felaketin habercisi gibidir. Kraliçenin bildirisinden sonra; Paris'in cezalandırılmasından dolayı neşeli bir ilahiye başlarlar, fakat ilahi Agamemnon için duydukları endişeyle son bulur. Haberci, doğmakta olan güneşi neşe içinde karşılar, fakat çok geçmeden, zaferin ardından bir felaketin ortaya çıktığını itiraf eder. İkinci oyunda da Kadınlar korosu, zaferden emin, Oresteia ve Elektra'yı öç için duaya çağırırlar, ancak daha sonra cesaretlerini yitirerek felaketten başka birşey göremezler gelecekte. Orestes vazifesini yaparken sarayın kurtuluşundan büyük bir sevinç duyarlar, fakat oyunun sonunda, umutsuzluk içinde, bu evin acılarının ne zaman biteceğini sorar hale gelirler. Bütün bu gelgitler oyunun geneline sinmiş durumdadır. Oyun; sürekli dönen, arınma-sevinç, günah-acı çemberine dönüşür. Klytaimnestra bir suçu temizleyerek yeni bir günahı doğurur, Orestes Klytaimnestra'yı öldürerek aynı arıma-günah sürecine girer. Oyundaki RUH, üç defa gelir, üçünde de günah işler, arınır ve en sonunda nihai arınma gerçekleşir. Orfik ruh kavramının Zorunluluk Çemberi burada daha belirginleşmiş gibi...Aynı şekilde; Orestes'in Delphoi'de arınışından sonra Atina'ya giderken başladığı uzun ve dolambaçlı yolculuk, ruhun, kurtuluşu ararken başıboş dolanmalarını temsil etmektedir. Ayrıca, Orfeciye, salıverilme ve ya kurtuluş dileği olarak saflığını ve arınmışlığını söylemesi ["(...)Saflıktan geliyorum ben, Ölülerin tertemiz Kraliçesinden(...)"] nasıl öğütleniyorsa; Athena Tapınağına varışında Orestes de öyle konuşur:
"Acılar okulunda yetiştirildim,öğrendim
Ne zaman susulacağını, ne zaman konuşulacağını
Zamanını, mevsimini bütün bunların; ve akıllı
Bir öğretici öğretti bunları söylememi.
Ellerim üzerindeki kan uykuya daldı,
Yıkayıp sildim anakatilliğinin lekesini(...)"

Orestes, mahkemece aklandıktan sonra, yeniden doğmuş bir Orestes olarak Argos'a döner, tıpkı, bedence serbest bırakılan ruhun, gökteki kutsanmışların birliğine katılmaya gidişi gibi...

Pytagorasçıların görüşüne göre evrenin yapısı, İKNA yoluyla AKIL'ın ZORUNLULUK'a üstünlüğüne dayanmaktadır. Mit diline çevrilirse bu üç ilke; Zeus, Athena ve Moira'lardır. Buna göre Babasının istencini, güç kullanmaksızın Moiraların temsilcilerine (Erinylere) kabul ettirecek olan Athena'dır. Nitekim Orestes'in aklanışından sonra Athena, bu görev için çalışır ve başarılı olur.

Orestes'in yargılanması esnasında bir ikilemle karşılaşırız: Oğul'un birincil görevi ana-babadan hangisine karşıdır? Erinyler, daha önce söylediğimiz gibi, başlangıçtan beri anayanlı bir söylemin temsilciliğini yapmışlardır. Apollon ise yepyeni bir düşünce çıkarır ortaya; çocuğun babaya,anaya olduğundan daha sıkı bağlarla bağlı olduğunu açıklar. Apollon tarafından ileri sürülen bu kanıt, o anda ortaya çıkmış birşey değildir; Pytagorasçıların babalık öğretisidir bu. Ayrıca Apollon'un Pytagorasçılar için bir Patroios olutu da hatırlanmalıdır.

Böylece gördüğümüz gibi, Pytagorasçı bir hava,oyunun tümüne sinmiş durumdadır.Alın bir başka kanıt, Agamemnon'daki Gözcü, endişelerinden bitkin düşmüş bir halde şöyle konuşur:

"Gerisi sırdır. Ağır bir balta asılı
Dilimin üzerinde(...)"


Aiskhylos'un Pytagorasçı'lığına, Prometheus üçlemesinde de rastlarız. Daha oyunun başında, Prometheus kendisini, tanrılar topluluğundan kovulmuş, binlerce yıl sürecek bir acıya katlanmak zorunda olan biri olarak tanımlar. İlk oyunun başından sonuna kadar çektiği acılar, ananke ve zorunluluk fikirlerine göndermelerle tanımlanır. Birinci oyunun sonunda Hades'e atılır; oradan da ikinci oyunun başında yeryüzüne çıkarılır; en sonunda, "üç kere onbin mevsim" (Otuzbin yıl) sonra Olympos'a yeniden kabul edilir. Orfeci Zorunluluk çemberidir bu -ruhu, kutsallıktan doğuma ve ölüme, oradan tekrar kutsallığa götüren evrim. Böylece Aiskhylos'un Prometheus'unun çektiği acılar, cennetten yoksunluğa ve ölüme atılmış fakat yeniden yukarı çıkabilecek olan insanın kendisinin acıları olarak görülebilir. Oyunda Zeus, Güç ve Zor'u kullanan ve "kendi başına yasa" olan bir tanrı olarak çizilir. Buna karşılık Prometheus Aklın simgesi olarak insanlara özgürlüğü sunar. Böylece üçlemenin sonunda şöyle bir tablo çıkar önümüze; Dünyaya gönderilerek acı çeken RUH, zamanla Akla ulaşacak, bu akıl sayesinde özgürlüğü yakalayacaktır. Özgürlüğü yakalayış, Zorunluluğun yenilmesidir.

Aiskhylos'un hemen hemen tüm oyunlarına sinmiş olan adalet kavramının açıklanıcı tavrını yine Pytagoras'da bulabiliriz. Pytagoras, insanın adalet gereksinimini gerçeklettirirken, Göklerde Themis'e, Cehennemde Dike'ye ve Yeryüzünde de Nous'a aynı işlevi vermektedir. Böylece başeğmezlik günahını işleyenler, evrenin tüm yapısına saldırıda bulunmuş kişiler olarak görülecektir. Aiskhylos'un oyunlarında bu, şöyle belirir: Bu düzene, ahlak ve adalete kafa tutan kimse, haklı olarak yıkıma uğrayacaktır; günah işlemeye bu adalet son verecek, günah işlemenin getirdiği acı çekiş son bulacaktır.



İLKÇAĞ - FELSEFE ve TRAGEDYA
I.BÖLÜM: MİTOS’DAN LOGOS’A GEÇİŞ
(<<) II.BÖLÜM: İLK ÇAĞ YUNAN FELSEFESİ
(=) III.BÖLÜM : AİSKYLOS
(>>) III.BÖLÜM : SOPHOKLES
III.BÖLÜM : EURUPİDES

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

January 2005
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 
 
 
 
 
 5 
 6 
 
 
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7146 days
Last update: 15. Jul, 02:03

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog