Kurban çağrışımları...
Ne ilgisi var diyeceksiniz ama, ben değil belleğim bulup çıkardığına göre elbette bir ilgisi alakası vardır diye düşünüyorum..Kurban bayramlarının bildik görüntülerinin yansıdığı gazete sayfaları ve televizyon ekranları beni bir kez daha yoz kültürümüzün ürünü kan ve alev ortamına sürükledi.Her şey herkesin gözü önünde olduğu için kaçmalı kovalamalı yakalayıp bıçaklamalı bayram görüntülerinin ayrıntılara girmeye hiç gerek yok.Ama bu görüntülerin bana bunca yıldır her kurban bayramında aynı soruyu sordurmasına,aynı çağrışımları yaptırmasına artık dayanamadığımı söylemek zorundayım.
Soru "acaba dünya bizi nasıl görüyor?" olmalı diye düşünürken , bir başka kan ve alev ortamı nedeniyle aslında bu sorunun çoktan yanıtlandığını da pekala biliyorum. Olsun "Döneme uyun.." buyruğunu kulak ardı edip İstanbul'da "sokak ortasında.." Frankfurt'ta " banyo küvetinde.." hayvan boğazlayan Müslüman kardeşlerimle; "kıymayın hayvanlara.." çığlıklarından rahatsız olan "köşe kadısı.." kurban bayramı "fetvacılarının.." bir kez daha düşünmelerini istiyorum.
Bir başka kan ve alev ortamı derken geçen güz yaşanan Çeçenistan Beslan'daki 2 Eylül 2004 çocuk kıyımından söz ediyorum. O vahşetin ardından önde gelen bir çok Arap yazarının "günah çıkardığını" anımsıyorum. Çarpıcı bir özeleştiri örneği olarak kesip sakladığım o haberi dincisinden ırkçısına tüm "cennet tacirlerinin.." okumasını ve de elbette düşünmelerini istiyorum.
El Arabiye televizyonunun müdürü Abdürrahman el Raşid , Şark ül Evsat gazetesindeki sütunundan bakın nasıl yanıtlıyor sorumu:
"Kesinlikle bütün Müslümanlar terörist değil, ancak büyük bir üzüntüyle 'dünyadaki teröristlerin çoğunluğunun Müslüman olduğunu' söyleyebiliriz. Osetya'da öğrencileri kaçıranlar Müslüman. Nepalli aşçı ve işçileri öldürenler de. Sudan'ın Darfur bölgesinde kadınlara tecavüz edip öldürenler Müslüman. Riyad ve Hubar'daki sivil yerleşim birimlerini havaya uçuranlar Müslüman. Fransız gazetecileri kaçıranlar Müslüman. Bir hafta önce iki Rus uçağını düşürenler ise iki kadın Müslüman. Bin Ladin ve El Havsi Müslüman….Bu kötü sicil bize kendimiz, toplumumuz ve kültürümüzle ilgili bir şeyler söylemiyor mu? Bu tablo, utanç verici bir tablodur. İnkâr etmek ve meşrulaştırmak yerine öncelikle bu tablonun doğru olduğunu kabul etmeliyiz. Masumiyetimizi iddia ederek makaleler ve nutuklar dökmemeliyiz. Bu hastalığa çözüm bulmamız için önce hasta olduğumuzu kabul etmeliyiz çünkü. İyileşmenin ilk adımı gerçeği kabullenmek, ikinci adımı ise yoz kültürün doğal ürünleri oldukları için terörist evlatlarımızın peşine düşmek….Yeni Müslümanlar sebebiyle İslam haksızlığa uğradı. Oysa bunlardan uzak bir din İslam. Metinlerinde ağaçların kesilmesini yasaklamakta ve öldürmeyi en büyük suç saymakta. Karıncanın ezilmesini bile kınamakta, kedinin susuzluğunu gidereni ödüllendirmekte. Bu tekfir cemaatleri, yöntem ve eğitmenleri ortaya çıkmadan önce bildiğimiz İslam buydu. Siyasi cemaat düşünceleri, dinlerini ve akıllarını bozdu. …Bu iğrenç suçları işleyen gençlerimizi ıslah etmemiz ise, minberde insanların evlatlarını savaşlara, kendi çocuklarını ise Avrupa ve Amerikan okullarına gönderen din bilginlerimizin zihniyetine çözüm bulunmasıyla mümkün olur ancak. (4 Eylül 2004)
Ortaya çıkan bu görüntü, hepimiz için ne kadar aşağılayıcı, acı verici ve insafsız değil mi? Peki böyle görüntüleri değil ortaya çıkarmak; olağanüstü çabalarla üstünü örttüğümüz kendi aşağılayıcı, acı verici ve insafsız görüntülerimiz ne olacak diye soracak olanlara bizim de bir yanıtımız olmayacak mı? Maraş'ta diri diri doğrananların, Sivas'ta diri diri yakılanların hesabını kimse sormayacak mı? Hiç kimse umutlanmasın kimse kimseyi aldatıp yanıltmasın .Bu hesap elbette sorulacak.Gün gelecek inanan insanlar kutsal kitabın "döneme uyun.." buyruğunun ne anlama geldiğini öğrenecek. İstanbul'da "sokak ortasında.." Frankfurt'ta " banyo küvetinde.." hayvan boğazlamanın şart olmadığını anlayacak. İnkâr etmek ve meşrulaştırmak yerine öncelikle bu tablonun doğru olmadığını kabul edecek. Halklığımızı iddia ederek "makaleler döktürmek.." hastalığından, "islami örgütlenme modeline hayranlık duyma.." kolaycılığından vazgeçecek. Çaresi yok bu hastalığa çözüm bulmak için neredeyse kan ve alevle bütünleşen yoz kültürün doğal ürünleri olan çocuklarımızın peşine düşüp, onları din ve toplumun çağdaş yorumlarıyla tanıştıracak…
Erbil Tuşalp erbiltusalp@birgun.net 23/01/05
Soru "acaba dünya bizi nasıl görüyor?" olmalı diye düşünürken , bir başka kan ve alev ortamı nedeniyle aslında bu sorunun çoktan yanıtlandığını da pekala biliyorum. Olsun "Döneme uyun.." buyruğunu kulak ardı edip İstanbul'da "sokak ortasında.." Frankfurt'ta " banyo küvetinde.." hayvan boğazlayan Müslüman kardeşlerimle; "kıymayın hayvanlara.." çığlıklarından rahatsız olan "köşe kadısı.." kurban bayramı "fetvacılarının.." bir kez daha düşünmelerini istiyorum.
Bir başka kan ve alev ortamı derken geçen güz yaşanan Çeçenistan Beslan'daki 2 Eylül 2004 çocuk kıyımından söz ediyorum. O vahşetin ardından önde gelen bir çok Arap yazarının "günah çıkardığını" anımsıyorum. Çarpıcı bir özeleştiri örneği olarak kesip sakladığım o haberi dincisinden ırkçısına tüm "cennet tacirlerinin.." okumasını ve de elbette düşünmelerini istiyorum.
El Arabiye televizyonunun müdürü Abdürrahman el Raşid , Şark ül Evsat gazetesindeki sütunundan bakın nasıl yanıtlıyor sorumu:
"Kesinlikle bütün Müslümanlar terörist değil, ancak büyük bir üzüntüyle 'dünyadaki teröristlerin çoğunluğunun Müslüman olduğunu' söyleyebiliriz. Osetya'da öğrencileri kaçıranlar Müslüman. Nepalli aşçı ve işçileri öldürenler de. Sudan'ın Darfur bölgesinde kadınlara tecavüz edip öldürenler Müslüman. Riyad ve Hubar'daki sivil yerleşim birimlerini havaya uçuranlar Müslüman. Fransız gazetecileri kaçıranlar Müslüman. Bir hafta önce iki Rus uçağını düşürenler ise iki kadın Müslüman. Bin Ladin ve El Havsi Müslüman….Bu kötü sicil bize kendimiz, toplumumuz ve kültürümüzle ilgili bir şeyler söylemiyor mu? Bu tablo, utanç verici bir tablodur. İnkâr etmek ve meşrulaştırmak yerine öncelikle bu tablonun doğru olduğunu kabul etmeliyiz. Masumiyetimizi iddia ederek makaleler ve nutuklar dökmemeliyiz. Bu hastalığa çözüm bulmamız için önce hasta olduğumuzu kabul etmeliyiz çünkü. İyileşmenin ilk adımı gerçeği kabullenmek, ikinci adımı ise yoz kültürün doğal ürünleri oldukları için terörist evlatlarımızın peşine düşmek….Yeni Müslümanlar sebebiyle İslam haksızlığa uğradı. Oysa bunlardan uzak bir din İslam. Metinlerinde ağaçların kesilmesini yasaklamakta ve öldürmeyi en büyük suç saymakta. Karıncanın ezilmesini bile kınamakta, kedinin susuzluğunu gidereni ödüllendirmekte. Bu tekfir cemaatleri, yöntem ve eğitmenleri ortaya çıkmadan önce bildiğimiz İslam buydu. Siyasi cemaat düşünceleri, dinlerini ve akıllarını bozdu. …Bu iğrenç suçları işleyen gençlerimizi ıslah etmemiz ise, minberde insanların evlatlarını savaşlara, kendi çocuklarını ise Avrupa ve Amerikan okullarına gönderen din bilginlerimizin zihniyetine çözüm bulunmasıyla mümkün olur ancak. (4 Eylül 2004)
Ortaya çıkan bu görüntü, hepimiz için ne kadar aşağılayıcı, acı verici ve insafsız değil mi? Peki böyle görüntüleri değil ortaya çıkarmak; olağanüstü çabalarla üstünü örttüğümüz kendi aşağılayıcı, acı verici ve insafsız görüntülerimiz ne olacak diye soracak olanlara bizim de bir yanıtımız olmayacak mı? Maraş'ta diri diri doğrananların, Sivas'ta diri diri yakılanların hesabını kimse sormayacak mı? Hiç kimse umutlanmasın kimse kimseyi aldatıp yanıltmasın .Bu hesap elbette sorulacak.Gün gelecek inanan insanlar kutsal kitabın "döneme uyun.." buyruğunun ne anlama geldiğini öğrenecek. İstanbul'da "sokak ortasında.." Frankfurt'ta " banyo küvetinde.." hayvan boğazlamanın şart olmadığını anlayacak. İnkâr etmek ve meşrulaştırmak yerine öncelikle bu tablonun doğru olmadığını kabul edecek. Halklığımızı iddia ederek "makaleler döktürmek.." hastalığından, "islami örgütlenme modeline hayranlık duyma.." kolaycılığından vazgeçecek. Çaresi yok bu hastalığa çözüm bulmak için neredeyse kan ve alevle bütünleşen yoz kültürün doğal ürünleri olan çocuklarımızın peşine düşüp, onları din ve toplumun çağdaş yorumlarıyla tanıştıracak…
Erbil Tuşalp erbiltusalp@birgun.net 23/01/05
zehni - 23. Jan, 12:22
Trackback URL:
https://yilmaz.twoday.net/stories/484401/modTrackback